
Şakir KURTER
Haber Koordinatörü
ict@ictyayin.com.tr
Kuzey Kıbrıs’ta Bir ‘Birinci’ Masalı**
Tozlu yolların eşlik ettiği bir Kuzey Kıbrıs sabahıydı. Virajlı bir yolda ilerlerken gözüm bir tabelaya ilişti:
“Kuzey Kıbrıs’ın Birinci Operatörü: Telsim.”
İddialı, gürültülü, meydan okuyan bir cümle. Frene bastım, düşündüm. Gerçekten birinci mi? Yoksa bu, reklam dünyasının altın varaklı bir yanılsaması mı?
Bu tabela sadece bir reklam değil. Aynı zamanda bir algının satışı. Bir varsayımın, bir kanaatin, belki de bir yalanın kamusal yüzü. Oysa sektöre yakın kulisler başka bir manzarayı tarif ediyor: Kuzey Kıbrıs’ta en çok aboneye sahip mobil iletişim şirketi, rakibi Turkcell. Öyleyse “birincilik” söylemi, bir matematiksel veri değil, bir pazarlama sihri.
Ama işte burada sorular başlar:
Tabelaya yazmakla “birinci” olunur mu?
Sloganlarla gerçeklik boyanabilir mi?
Ve en önemlisi: Tüketiciyi olmayan bir üstünlük algısıyla yönlendirmek, açık bir manipülasyon değil midir?
Algı Yönetimi mi, Tüketici İstismarı mı?
Reklamcılık, çağımızın en rafine ikna sanatlarından biri. Ancak bu sanat, gerçeği eğip bükmeye başladığında; sanattan çok bir sis bombasına dönüşür.
Telsim’in reklamı bir iddia ortaya koyuyor: “Biz birinciyiz.”
Ama hangi ölçüte göre?
Abone sayısı mı?
Şebeke altyapısı mı?
Müşteri memnuniyeti mi?
Hizmet kalitesi mi?
Yoksa yalnızca en yüksek perdeden bağırmak mı?
Rekabet Kurulu ve Reklam Kurulu gibi denetim organlarının kararlarında bu tür beyanlar, çoğu zaman şu şekilde tanımlanır:
“Doğrulanamayan, nesnel veriye dayanmayan, ayırt edici özelliği bulunmayan subjektif iddialar.”
Ve bu tür iddialar, tüketicinin kararlarını etkileyebilecek nitelikteyse, bu yalnızca bir reklam oyunu değil; haksız rekabet ve aldatma zemini olur.
İddia mı, Gerçek mi?
Bugün iletişim çağında yaşıyoruz ama iletişimin kendisi çoğu zaman kurgusal. Reklamlar artık yalnızca ürün satmıyor; aynı zamanda birer “hakikat senaryosu” yazıyor. Bu senaryolarda en çok bağıran değil, en çok inandıran kazanıyor. Ama ne pahasına?
Telsim’in yaptığı sadece bir kelime oyunu değil; aynı zamanda güvene açılmış bir gedik.
Eğer “birinci” olduğunu söylediği şeyin bir belgesi yoksa, bu söylem ancak bir şiir gibi süslenmiş, içi boş bir cümle olarak kalır.
Ve tüketici bu cümleye inandığında; gerçek yerini illüzyona, rekabet yerini manipülasyona bırakır.
Gerçek Birincilik, Sessizdir
Telekom sektörü savaş meydanı gibi. Ama bu meydanda artık kablolar değil, kelimeler çekiliyor birbirine.
Ve ne yazık ki sesin en yüksek çıktığı yerde, hakikatin sesi boğuluyor.
Bir şirketin gerçekten birinci olup olmadığını belirleyecek olan şey, bir tabelaya yazılan cümle değil; sahada verdiği mücadeledir.
Reklamlar geçicidir; güven ise kalıcı.
Telsim’in asıl yapması gereken şey, “birinciyim” demek değil; gerçekten “öncü” olmaktır.
Nasıl mı?
Altyapıya yatırım yaparak,
Hizmeti genişleterek,
Yerli halkla bütünleşerek,
Yatırım yaptığı yeri sadece pazar değil, vatan gibi görerek,
Gerçekleri abartmadan, istismara başvurmadan konuşarak…
Çünkü hakiki birincilik; tabelayla değil, tecrübeyle; reklamla değil, karşılıklı güvenle inşa edilir
Bir tabelada yazanla, sahada olan arasında fark varsa; orada bir pazarlama başarısı değil, bir ahlaki sorumluluk boşluğu vardır.
Ve bu boşluk, sadece bir markaya değil; tüketiciye, rekabete, hatta kamu vicdanına zarar verir.
Reklamla kral olunmaz.
Ama gerçeğe sadık kalınırsa, güvenle taç giyilir.