Önce “e-“ uzantılarıyla tanıştık. Her şirket ve kurum kendine “elektronikleşmek” ile ilgili yeni hedefler koydu. Oldukça hevesliydiler. Bu durum çok hızlı ve olumlu gelişmeler sağladı. Kimi kurumlar ve şirketler çok hızlı yol alırken birçoğu da yarışta geriye düştü. Ama en azından herkes ipin bir ucundan tuttu. Kimi kurum az, kimi kurum ise daha fazla elektronikleşti. Her kurum ayrı ayrı kendi içlerinde elektronikleşirken bu hizmetlerin birleştirilmesi gerekiyordu. Bu gereklilik ile beraber doğal olarak elektronikleşme, kamu-net derken e-devlet kavramı oluştu.
E-Devlet kavramı oluşunca artık referansımız yurt içindeki elektronikleşmekten ziyade diğer ülkelerdeki gelişmeler olmaya başladı. Biz devlet olarak ne kadar elektronikleştik hangi noktadayız daha doğrusu vatandaşa ne kadar kolay erişilebilir hizmetler sağlıyoruz? Sonuçta e-devletin de amacı vatandaşın hizmete kolay erişimini, işlemlerin daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yapmalarını sağlamaktır. Biz devlet olarak hangi aşamadayız. Bunu anlamak için kısa da olsa dünyada kabul görmüş e-devlet modellerinin aşamalarından bahsetmek isterim.
Kabul görmüş E-devlet modelleri Katalog, İşlem, Dikey Bütünleşmeve YatayBütünleşmeolarak 4 aşamadan oluşmakta. Bu aşamaları incelediğimizde devlet olarak ne kadar elektronikleştiğimizi de görmüş olacağız.
Katalog aşaması:Bir kurum veya şirket web sitesi oluşturduğunda katalog aşamasına başlamış oluyor. Aslında elektronikleşme sürecine başlamış oluyor. Yani web sitesi oluşturmakla e-devlet sürecine başlamış olduk. Bu aşamada kurumlardan beklenen kurum hizmetlerini, duyurularını internet sitesi üzerinden görme ve basit formları indirmekten ibaretti.
İşlem aşaması:Adından da anlaşılacağı gibi internet üzerinden işlem yapma talebi ile ortaya çıkmıştır. Kurumlar ve şirketler bu aşama ile web üzerinden işlem yapma imkanı bulmuştur.
Dikey bütünleşme:Kurumlar ve şirketler kendi iç birimlerinde bütünleşme sağlarlar. Öncelikle kurumlar kendi birimleri arasındaki yazışma ve işlemleri elektronik ortama taşıdı. Hatta iç onaylama süreçleri de bu aşamada yapılmıştır. Bir kurumun veya bir bankanın kendi iç yazışma ve işlemlerinin elektronik yapılması bu aşamaya doğru bir örnek kabul edilebilir. Bunları yazarken bu aşamayı büyük oranda tamamladığımızı çok net bir şekilde görebiliyoruz. Ancak bu aşamanın yeterli olmadığının hepimiz farkındayız. Bu aşamaya kadar yapılanlar, kurum içinde yasal düzenlemeler yapılarak başarılabilmektedir.
Yatay bütünleşme:Bu aşama, kurumların dikey bütünleşme aşamasını tamamladıktan sonra kendi aralarındaki bütün işlem ve yazışmalarını elektronik ortamda yapmasıdır. Yani kurumların bütün hizmetlerinin tek bir nokta bütünleşerek yönetilmesidir diyebiliriz. İşte bu aşamada maalesef sınıfta kalıyoruz diyebilirim. Bu aşamada gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindeyiz.
Kurumlar dikey bütünleşme aşamasını bitirirken e-Devlet projesi oluştu. Bilişim sektörü için çok güzel projelerden biridir. Bu proje ihalesine çok yoğun hazırlanan biri olarak bütün süreçleri çok net gördüm ve birçok aşamasında çalıştım. E-devlet projesinin ihale sürecinden tutun da projenin uygulama aşamasına kadar bütün süreçler hakkında biraz daha detaylı bilgi verebilirim.
İhalenin şartname süreci tamamlandı ve ihale edildi. O dönemde Türk Telekom özelleşmemiş olduğu için bu projeyi yapma sorumluluğu Türk Telekom’a verildi. İhale Türk Telekom tarafından yapıldı. Dört firma daha doğrusu iki iş ortaklığı ve Kamu bağlantılı iki vakıf şirketi ihaleye katıldı. En iyi iki fiyat özel şirketlerin oluşturduğu iki iş ortaklığında olmasına rağmen ihale daha yüksek fiyat vermiş olan vakıf şirketine verildi. Bunun amacının güvenlik olduğunu zannediyoruz. Sonuçta eğer güvenlikten dolayı kamu bağlantılı bir vakıf şirketine bu işi yaptıracak ise neden ihale ile yapıldı. İhale yapılmadan doğrudan da ihalesiz verilebilirdi. Halen anlayabilmiş değilim.
İhale yapıldı sonuçlar açıklandı ve bahsettiğimiz vakıf şirketi ile sözleşme imzalandı. Proje başladı ürünlerin siparişleri verildi ve ürünler kuruma teslim edildi. Sonra sözleşmeyi yapan şirketin yabancı yazılım ortağı projeyi yarıda bıraktı. Aylarca emek harcanarak kamu-özel sektör katılımı ile hazırlanan, dünyanın en iddialı e-devlet platformunu yabancı bir hazır yazılım gerçekleştirmek mümkün değildi zaten. Uzun bir süre ürünler Türk Telekom deposunda bekledi. Proje bu aşamada iken Türk Telekom özelleşti. Bu defa projeyi tamamlama görevi TÜRKSAT’a verildi. Bu defa ürünler TÜRKSAT’a gönderildi. Bir müddet de bu cihazlar burada bekledikten sonra ürünlerin fiziksel kurulumları yapıldı.
Ancak projenin tamamlanmış olduğuna dair bir şeyler yapmak gerekiyordu. Bu yüzden projenin başında planlananın çok çok az kısmı tamamlanabildi. Proje bu haliyle hizmete açıldı. Aslında birazda göstermelik diyebiliriz. Süreci ve projeyi bilen bizler için tam bir hayal kırıklığıydı. Sadece kişisel bilgilerinizin bulunduğu ve bazı kurumların web sitelerine erişim linklerinin olduğu bir portal olarak açıldı. Projeye daha sonra birçok hizmet eklendi ancak çok yeterli derseniz bana göre pek değil. Bugün bazı işlerimizi e devletten yapıyoruz. Hatta işimizi oldukça kolaylaştırıyor diyebiliriz. Peki bu yeterli mi? Çok net tabi ki değil!
Yıllardan beridir üzerinde çalışılan bir proje neden yeterli verimliliğe sahip olamadı? Bizden sonra E-devlet projelerine başlayan ülkeler neden bize bu kadar fark attı? Biz projeye başladığımızda aklında e-devlet fikri olmayan ülkeler bile kendi kurumları içindeki bütünleşmeyi tamamladı, artık elektronik vatandaşlıklar bile vermeye başladılar.
Birkaç ay önce hasbelkader bir arkadaşımın bir mülk alımında yaşadığı bazı olaylara şahit oldum. Aldığı mülkün üzerinde SGK ve vergiden dolayı hacizler varmış. Hacizlerden doğan borçlarının tamamını satıcı ödüyor. Tabi doğal olarak elektronikleştiğimizi düşündüğü için aynı anda haczin kaldırıldığını otomatik olarak da tapuya bildirileceğini düşünüyor. Ancak gerçek böyle olmuyor maalesef. Bizi şaşırttı mı, hayır!
Süreç şu şekilde işliyormuş. Ödemeyi yaptıktan sonra vergi dairesi veya SGK önce kendi içlerinde birer resmi yazı yazıyormuş. Sonra, yönetici onayları ıslak imza ile alındıktan sonra ilgili memur ilgili tapu dairesine KEP üzerinden e-posta gönderiyormuş. Bu mail tapuya ulaştığında ilgili tapu müdürlüğündeki memur manuel olarak haczi kaldırıyormuş.
Baktığınızda biraz elektronikleşmiş gibi görünüyor. Ama sadece birazcık. Daha doğrusu yarı elektronikleşmiş diyebiliriz. Peki ya bu süreç nasıl olmalıydı? Daha doğrusu gönlümüzden geçen biraz evvel anlattığımız gibi borç yatırıldıktan sonra kurumların geride bağlı olduğu bir sistem sayesinde anlık olarak bütün işlemlerin müdahaleye gerek kalmaksızın tamamlanmasıydı. Borcundan dolayı kapatılmış cep telefonunuzun borcunu bankaya ödedikten hemen sonra telefonunuzun hizmete açılması gibi.
Bu örnek aslında e-Devlet’te bizim Yatay bütünleşme aşamasını tamamladığımızı gösteriyor. Bütün kurumlarımız dikey bütünleşmeyi tamamlamış durumda. Eksik olan bütün kurumların bir tane sistem üzerinden bağlanıp online olarak çalışması. Yatay bütünleşme aşaması tamamlanmış olsaydı, mükellef veya borçlu borcunu herhangi bir bankadan, icra dairesinden veya kurumun kendisinden yatırdığında bilgiler otomatik olarak kullanıcı müdahalesine gerek kalmaksızın bütün icraların kalktığı tapu dairelerinde de görülmüş olurdu. Bu tip süreçler bütün kurumlarda farklı farklı tezahür etmekte. Kuruma gitmeden veya kişi müdahalesi olmadan işleyen süreçlerimizi birleştirmemiz, azaltmamız gerekiyor. Her kurum elektronikleşmiş olmasına rağmen çok fazla kurumlara gidip fiziken işlem yapmamız gerekiyor. Bu hem vatandaş hem de kurumlar için zaman ve para kaybı.
Yatay bütünleşme aşamasında çok geride olduğumuz çok net olarak görebiliyoruz. Bu süreci tamamlamadığımız için projenin büyük kısmını tamamlanmamış gibi görülüyor. Bu aşamanın tamamlanmamasının ön önemli sebebini günümüzde anlamak oldukça zor. Temelinde ise kurumlar arası yasal düzenlemelerin yapılamaması yatırıyor. Dünyada yapılmış örnekleri oldukça fazla. İhtiyaç ve hatalar görülmüş durumda. Altyapının çok büyük kısmı hazır. Durum böyleyken vatandaş olarak bizler neden hala kamu kurumlarındaki işlerimiz halletmek için kapı kapı gezmek ve kuyruklar da beklemek zorunda kalıyoruz?