İlk olarak Avrupa’da İngiltere’nin 1998 yılında başlatmış olduğu sayısal karasal TV yayınlarına geçiş stratejisini 3 farklı şekilde sınıflandırmak mümkündür. Bu stratejik farklılıklar geçişin başladığı süreçte ülkelerde iletilecek TV program sayısına ve karasal yayınların izlenme oranına bağlı olarak değişmektedir. Ayrıca bu durum ilgili ülkelerde ASO’nun (Analogue Switch Off: Örneksel (Analog) Yayınları Kapatmak) ne kadar sürede gerçekleştirileceği ve hem analog ve hem de sayısal TV yayınların ne kadar süre paralel olarak yapılacağı konusunda da önemli kriteri oluşturmaktadır.
Buna göre;
Karasal yayınların izlenme oranının %50 daha fazla olduğu Fransa, İtalya, İspanya, İngiltere, Yunanistan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde baskın iş modeli ücretsiz bir platform oluşturma prensibine dayalı olarak gelişmiş ve buna bağlı olarak izleyicilere de birçok yeni hizmetler sunulmuştur. Bu ülkelerde ayrıca analog ve sayısal yayınların aynı anda paralel olarak yayınlanma süresi de uzun olmuştur.
Geçişin başladığı yıllarda karasal yayınların izlenme oranının %25-50 arasında olduğu Danimarka, Finlandiya, İrlanda, Norveç, Macaristan, İsveç ve Polonya gibi ülkelerde ücretsiz ve paralı yayın hizmetleri beraber sunulmuş olup agresif bir ASO stratejisi uygulanmıştır. Bu ülkelerde analog ve sayısal yayınların paralel olarak iletimi daha kısa sürmüştür.
Karasal yayın izleme oranının %10’dan daha az olduğu Almanya, Belçika, Hollanda, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerde (ki bu ülkelerde kablo TV oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır) sayısal geçiş kapsamında daha kısıtlı yeni hizmetler sunulmuş ve ağırlıklı olarak taşınabilir ve mobil cihaz alışlarına önem verilmiştir.
Şimdi Avrupa ülkelerinde sayısal karasal yayınlara (DTT: Digital Terrestrial TV) başlama ve ASO tarihlerinin ne olduğuna bir göz atalım;
Karasal yayınların izlenme oranının %50’nin üzerinde olduğu ülkeler;
Ülke İsmi DTT’nin Başlangıç Tarihi ASO Tarihi
Ülke İsmi |
DTT’nin Başlangıç Tarihi |
ASO Tarihi |
İngiltere |
1998 |
2012 |
İspanya |
2000 |
2010 |
İtalya |
2003 |
2012 |
Fransa |
2005 |
2011 |
Çek Cumhuriyeti |
2005 |
2011 |
Portekiz |
2009 |
2012 |
Karasal yayınların izlenme oranının %50’den az olduğu ve yayınların kablo ile birlikte sunulduğu ülkeler;
Ülke İsmi DTT’nin Başlangıç Tarihi ASO Tarihi
Ülke İsmi |
DTT’nin Başlangıç Tarihi |
ASO Tarihi |
İsveç |
1999 |
2007 |
Finlandiya |
2001 |
2007 |
İsviçre |
2001 |
2008 |
Almanya |
2002 |
2008 |
Belçika |
2002 |
2010 |
Hollanda |
2003 |
2006 |
Lüksemburg |
2006 |
2006 |
Danimarka |
2006 |
2009 |
Avusturya |
2006 |
2010 |
Norveç |
2007 |
2009 |
Avrupa ülkeleri için yukarıda verilen tarihler göz önüne alındığında ilk grup ülkelerde ortalama ASO süresinin 8 yıl, ikinci grup ülkelerde ise ortalama ASO süresinin 4,8 yıl olduğu görülmektedir. Bu sürelere bakıldığı zaman sayısal karasal yayınlara geçişin o kadar kolay olmadığı ve uzun bir süreci kapsadığı anlaşılmaktadır. Hele ülkemizin şartları göz önüne alındığında, bizde bu sürenin en az 4-5 yıl olacağını tahmin etmek pek zor olmasa gerek.
Sayısal yayınlara geçiş için en önemli konulardan biri ASO hedeflerini içeren yasal bir çerçevenin ortaya konulmasının gerekliğidir. Bu bağlamda hükümetin ve düzenleyici kurumların sürece erken katılımlarının önemi çok büyüktür. Geçiş için başarının 3 temel hususu şunlardır;
Yukarıda belirtilen bu 3 hususa ilaveten ülke çapında DTT için yeterli bir kapsama alanı ve penetrasyonun da sağlanması diğer dikkat edilmesi gereken konulardır.
DSO maliyetlerine gelecek olursak bu konuda bir kaç örnek aşağıda sınulmaktadır;
İngiltere : 4,37 Milyar €, İspanya: 1,2 Milyar €, ABD : 1,9 Milyar $. Fransa’da 6 multipleks şebekesinin tahmini maliyeti 500 Milyon ile 1 Milyar € arasındadır (ana vericiler). Bu proje maliyetlerinin neredeyse tümü hükümetler tarafından finanse edilmiştir, bazı ülkelerde özel sektör de maliyetlere katkıda bulunmuştur.
Siz değerli okurlarıma yukarıdaki bu bilgileri sunma amacım, ASO sürecinin ve DSO’ya (Digital Switch Over: Sayısal Yayınlara Geçiş) geçişin Avrupa’da hangi koşullar ve ortam içinde gerçekleştiği hakkında kısa bir özet vermektir. Bu bilgiler içinde en dikkat çekici durumlardan biri, geçen ayki yazımızda bahsetmiş olduğum DTT’den ayrılmaya karar veren ve ayrılmayı planlayan ülkelerin hepsinde de karasal yayın izleme oranın %10’dan daha düşük olduğudur. Kaldı ki AB’de karasal TV yayın izleme oranı ortalaması %27.7’dir. Ve Almanya haricinde ancak bu oranın %50’yi geçtiği ülkelerde, 2030 yılına kadar yayınların sürdürülme garantisi olacağı belirtilmektedir.
Peki yukarıda ifade etmiş olduğum Avrupa’da karasal yayınların yüksek izlenme oranlarına (%50’den fazla olan) sahip olan ülkelerde son yıllarda TV izleyici durumları nasıldır?
İngiliz OFCOM Kurumunun 18 Haziran 2018 tarihinde yayınladığı rapora göre, İngiltere’de 2017 yılında TV seti ile TV yayınlarını izleyenlerin sayısında %4.2’lik bir azalma olmuştur. Bu veriye göre İngiltere’de 2012 yılından bu yana TV yayınlarını izleyenlerin sayısında %15.7’lik bir düşme gözlenmiştir. Fransa’da DTT izleme oranı 2015’de %60.8 iken bu oran 2017’de %55’e gerilemiştir.
Londra Merkezli bir küresel bilgi sağlayıcı şirketi olan IHS Markit’in raporuna göre, Avrupalıların TV seyretme süresi aynı kalırken bu düşmenin sebebinin, geleneksel TV izleme azalırken, on-demand izleme oranının artmasından kaynaklandığı belirtilmektedir.
IHS Markit, en büyük beş Avrupa pazarındaki (İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya pazarlarında) eğilimleri incelemiş ve 2017'de bu ülkelerin hepsinde geleneksel TV izleme oranının azaldığını tespit etmiştir. Bu azalmanın nedeni Avrupalıların kendi programlarından çok daha fazla streaming video izlemelerinden kaynaklanmaktadır. Avrupalılar, 2016'ya kıyasla her ay ortalama iki saatlik ek streaming video izlemektedirler. Seyirciler, kişi başına günde 10 dakika kısa formda (15 dakikaya kadar) ve 8 dakika uzun formda (15 dakikadan fazla) streaming video tüketmektedirler. Netflix, Hulu ve diğer abonelik hizmetleri özellikle genç izleyiciler arasında oldukça popülerdir.
Avrupalı izleyicilerin geleneksel TV yayınlarını seyretmekten uzaklaştığı haberi pek de yeni bir şey değil. Temmuz 2018’de hazırlanan Alman Deutsche Bank’daki hisse senedi analistlerinin raporları, ana reklamların detaylı değerlendirmelerinden elde edilen bilgiler, Avrupa’nın ana kamu yayıncıları için izleyici bağlılığında endişe verici düşüşler olduğunu göstermektedir.
Diğer yandan ülkemizdeki duruma bakacak olursak, kesin bir veri olmamasına rağmen ülkemizde karasal TV yayınların izlenme oranı %10 civarındadır (benim tahminim gerçekte bu oranın daha da düşük olduğudur). Hepimizin gayet iyi bildiği gibi Türkiye’de TV yayınlarının uydudan izlenme oranı ise net olarak %90’ın üzerindedir. En iyimser olarak sayısal TV vericilerin kurulmasına önümüzdeki yıl başlanılmış olsa bile DSO tarihi 2024 veya 2025 yılları olacaktır. Yani ülkemizde sayısal TV vericilerin kurulmasını takiben 5-6 yıl sonra WRC (World Radiocommunication Conference), 470-694 MHz bandını mobil şebekelere tahsis edebilecektir. Zaten karasal TV izlenme oranının çok düşük olduğu ülkemizde bu kadar büyük bir yatırım yapmak, üstelik yüksek işletme ve personel giderleri de düşünüldüğünde, maliyet açısından bir dereceye kadar intihar etmek demektir gerçekte.
Yani karasal yayın izlenme oranının bizden fazla olduğu, ancak AB ortalamalarının altında kalan ve dünyanın en gelişmiş ve zengin ülkeleri arasında olan İsviçre, İsveç, Belçika, Hollanda, Finlandiya, Norveç gibi ülkeler-üstelik ASO’larını gerçekleştirmiş olmalarına rağmen-karasal yayıncılıktan vazgeçme aşamasında iken bizim gibi hala DSO’ya bile başlamamış, ekonomik gücü ve kapasitesi belli bir ülkenin milyarlarca €’luk ölü bir yatırım için kaynak kullanmasının hangi mantığa dayanacağını artık siz değerli okurlarımın yorumuna bırakıyorum.
Şimdi de karasal yayınlar için halen kullanılan 470-694 MHz bandının geleceğiyle ilgili ITU’nun WRC-15 Konferansı sonucu alınan kararlara ve yorumlara bir göz atalım;
Bilindiği gibi WRC-15’de bahse konu 470-694 MHz bandının en azından 2030 yılına kadar karasal yayın hizmetlerine tahsisli olarak kalması kararı alınmış olup, ayrıca bu frekans bandının bu yıl yapılacak WRC-19 toplantısında mobil hizmetlere tahsisi konusunun gündeme getirilmeyeceği de belirtilmiştir.
Ancak WRC-15 Konferansı sonuçlarına eklenen WRC-23 Konferansı ön gündemi maddesinde, “ITU’nun 1. Bölgesinde 470-960 MHz frekans bandında, mevcut hizmetlerin spektrum gereksinimleri ve spektrum kullanımının yeniden değerlendirilmesi ve WRC-15’in 235 Sayılı Kararına uygun gözden geçirme temelinde 1.Bölgede 470-694 MHz frekans bandında olası düzenleyici aksiyonların dikkate alınması” gerekliliği ortaya konulmuştur. Dünya Yayıncılar Birliği-Teknik Komitesi (World Broadcasting Unions-Technical Committee:WBU-TC), “1. Bölgede 470-690 MHz frekans bandında mevcut hizmetlerin spektrum gereksinimleri ve spektrum kullanımının yeniden gözden geçirilmesi” ifadesinin, bu spektrumun kullanımının verimliliği ve gerçek seviyesinin değerlendirilmesi ile mobil hizmet ve onun IMT (International Mobile Telecommunications)için kullanımı da dahil olmak üzere tüm hizmetleri kapsayacağı şeklinde yorumlanabileceğini söylemektedir.
İngiliz OFCOM Kurumuna göre bu ifade İngiltere’de DTT ücretsiz TV’nin geleceği için etkileri olabilecek önemli bir konudur. OFCOM’a göre, bu gündem maddesi ile bahse konu bant içinde hem mobil ve hem de yayın hizmetlerinin her ikisininde kullanımının gözden geçirilmesi amaçlanmaktadır.
Daha önce de belirtmiş olduğum gibi WRC-19 gündemi UHF bandına ilişkin herhangi bir başlık içermemektedir. Ancak WRC-19’da bu bandın IMT’ye tahsisi konusunu açmak için artan baskıların çeşitli işaretleri vardır. Diğer yandan Avrupa Yayın Birliği EBU, kamu medya hizmeti organizasyonlarının dağıtım stratejisinin bir dayanağı olarak düşünülen DTT için UHF bandını bir temel kaynak gibi tutmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda EBU hem yayın hem de sabit / mobil geniş bantlı gelecekteki şebekelerin kamu medya hizmetleri gereksinimlerini karşılayabildiğinden emin olmak için özellikle DVB (Digital Video Broadcasting) ve 3GPP'deki (The 3rd Generation Partnership Project) ilgili geliştirme ve standardizasyon faaliyetlerini de desteklemektedir.
Bütün bu açıklamalar ve bilgiler büyük bir olasılıkla WRC-19’da UHF bandı konusunun yeniden gündeme getirileceği şüphesini uyandırmaktadır. Konu gündeme getirilse bile şu anda buradan nasıl bir sonuç çıkar bunu tahmin etmek zor. Ancak WRC-23 Konferansında 470-694 MHz bandının gündem kapsamında yayıncılık hizmetleri yanı sıra IMT’nin ihtiyaçlarına göre mobil hizmetler için de kullanılması kararı onaylanacaktır. Bu nedenle EBU gelecekte hem yayın hem de sabit / mobil geniş bantlı şebekelerle ilgili çalışmaları ve projeleri desteklemektedir, aksi takdirde niçin bu faaliyetlere ve araştırmalara destek versin?