DİKKAT! MOBİL HABERLEŞME ALTYAPIMIZ TEK MARKAYA DOĞRU GİDİYOR

Haberleşme altyapısında bırakın yerli ve milli olmasını, sistem uzun vadede güvende olmayabilir.

Sahra telsizi boyutunda başlayan cep telefonu maceramız önce boyutsal olarak küçüldü. Akıllı telefonlar ile devrim yaşayan cep telefon teknolojisi ile tekrar boyutsal olarak büyümeye başladı. İlk kullanımlarda sokakta konuşma, her an erişilebilir olma oldukça lüks bir hizmetti ve alışagelmiş bir durum değildi. Çok düşük kapsama alanı ve az sayıda kişinin sahip olduğu lükslerdendi. Günün şartlarında ciddi paralar cihaza ödendiği gibi aylık cep telefon görüşme bedelleri azımsanmayacak rakamları buluyordu. Artık erişilebilir olmak için evimizde ve veya ofisinizde olmak zorunda değildiniz. Mobil haberleşme hizmetinin en büyük devrimine şahit olduk ve baş döndürücü gelişimini izliyoruz.

Akıllı telefonların keşfi ile ikinci bir devrim yaşandı. Artık kocaman ekranları olan ve internete erişebildiğimiz, kısa mesaj dışında başka uygulamaları da kullanabildiğimiz, yılan oyunu haricinde görsel oyunları da oynayabildiğimiz telefonlarımız vardı. Kullanım alanlarının artması ile beraber alt yapı şebekelerinde modernizasyonunu kaçınılmaz oldu. Akıllı telefonlara kadar G (Generation-Nesil) kavramının ne olduğunu teknik uzmanlar harici toplumun çok büyük kısmı bilmiyordu. Özellikle 3G’den sonra toplumumuzun çok büyük kısmı G (Generation-Nesil) kavramını öğrendi ve hayatlarımıza katacağı kolaylıkların farkına vardı.

Peki neydi bu havada uçuşan G’ler. Martin Cooper’ın cep telefonunu bulmasının üzerinden neredeyse yarım asır geçmişti ve bu süreçte cep telefonu teknolojisi 5 nesil gelişim göstermişti.

1.Nesil(1G)analog hücresel teknoloji ile daha dar kapsama alanlı ve daha düşük kalite ile sadece ses taşıyabiliyordu.

2.Nesil(2G)sayısal teknoloji kullanarak daha geniş kapsama alanında, daha kaliteli ses ve veri iletişimi sağladı.

3.Nesil(3G)ile kaliteli ses, sağladığı daha geniş bant aralığı ile daha büyük boyutlarda veri ve görüntü aktarımı sağladı. Artık cep telefonları görüntülü konuşmadan tutun günlük hayatta birçok işimiz yapmaya başladı. Gerçek anlamda icattan sonraki yapı taşı 3G teknolojisi ile yapıldı.

4G, 4.5G ve 5Gile kapasiteler kat be kat arttı. Hizmet tipleri değişti ve değişmeye devam edecek. Birçok hizmetle beraber birçok toplumsal sorunu da beraberinde getirdi ve getirmeye devam edecek.

Bu yazımda mobil iletişimin artması ve kullanım alanlarının çoğalması ile yaşanan teknoloji bağımlılığı gibi toplumsal sorunlardan ziyade uzun vadede ülke güvenliğimizi ilgilendiren bir sorundan bahsedeceğim. Elbetteki bireysel bazda teknolojinin faydaları olduğu gibi yanlış kullanımda zararları oldukça önemli, ancak topyekûn güvenliğimizi ilgilendiren diğer konu ise mobil haberleşme altyapımızın güvenliğidir. Bütün görüşme ve yazışmalarımızın aktığı altyapımızın güvenli ellerde olması çok önemlidir.

Telefonlar teknoloji olarak gelişiyor ve hayatımızdaki önemi hızla artıyor. Buna paralel altyapılar baş döndürücü hızla değişiyor. Altyapılar teknolojiye ayak uydurmak için sürekli aşina olduğumuz haberleşme de nesilleri değiştiriyor. Hızlı değişim sürerken ülke olarak uzun vadeli stratejilerimizin ülke güvenliği de düşülerek planlanması gerekli. Mobil haberleşme teknolojisi hangi ortamda ve hangi hızla değişirse değişsin haberleşme her devletin en stratejik birimlerinden biridir. Doğru kurgulanmayan haberleşme altyapısının uzun vadede ülkemiz için çok ciddi sorunlar yaratması kaçınılmaz olacaktır.

G (Generetaion-Nesil) ihaleleri yapılırken her ihaleden sonra operatörler altyapılarını değiştiriyor. Hizmet sağladıkları altyapıda kullandıkları cihazları değiştiriyor. Ancak 4.5G’den sonra altyapıda kullanılan ürün dengelerinin tek marka yönünde arttığını görmekteyiz. Uzun vadede baktığımızda haberleşme altyapısında bu dengesizlik ve tek markaya doğru gitmesi ülke güvenliği açısından ciddi sıkıntılar yaratabilir. Önlem alınmazsa haberleşme altyapımızın yüzde 80’inin tek bir markada olmasının risklerini düşünmek bile istemeyiz.

Bilindiği gibi operatörler lisans ihalelerini belli süreliğine alır ve bir nevi kiracıdır. Yani 5G lisans ihalesini alan firmalar belirli süreliğine bu hakka sahip olur ve ihalede belirtilen süre bittikten sonra firmaların lisans hakkı ve altyapıları tekrar devlete geçer. Dolayısıyla operatörlerin iletişim hizmeti verdikleri altyapıları ve altyapıda kullandıkları cihaz markaları devleti doğrudan ilgilendirir. Bunun yanında şu anda 2 operatörün yönetimi de zaten devlete geçmiş durumda. Mevcutta Vodafone’nun global anlaşmasından dolayı altyapısının yüzde 100 Huawei’de, Türktelekom’un yüzde 75’i Huawei, Türkcell’in altyapısının yüzde 50’si Huawei tarafından sağlanmış durumda. Özetle mobil iletişim altyapımızın toplamda neredeyse yüzde 75’i tek markadan oluşmakta. Haberleşme gibi stratejik öneme sahip bir alanın bu kadar büyük kısmının tek bir markada olması oldukça tedirgin edici. Ülke güvenliği açısından orta ve uzun vadede ciddi risk altında olabiliriz.

Haberleşme altyapımızın neredeyse tamamının yabancı bir markaya bırakılması aklımıza çok ciddi soru işaretleri getiriyor. Umarız ki yakın zamanda bu alanda yapılan hatanın ciddiyetinin farkına varılarak düzeltilmesi için önlemler alınır.