Kısa ve basit cevap evet, 6G gereklidir. İnternet trafiği sürekli olarak her yıl üstel bir şekilde arttığı sürece, öngörülebilir şekilde gelecek için orantılı olarak daha fazla kapasiteye ihtiyaç olacaktır. Şüphesiz belirli bir mantık içinde 1, 2, 3, 4 ve 5’ten sonra 6’yı beklemek gayet normaldir. Ancak 5G için yapılan bir çok açıklamalardan sonra, 6G bundan daha fazlası için ne sağlayabilir? Hemen başta, 6G’nin saniyede vaat ettiği Terabit hıza karşı, 5G’nin 100 Gbps hızı bir hayli önemsiz gözüküyor. Ancak sadece bu veri hızı farkı suyun üstündeki buzdağının boyutunu açıklamaya yeterli değildir. Hava arayüzüyle ilgili basit bir değişim ya da bir teknolojik iyileştirme yeni bir mobil nesli oluşturmaz. Aksine bir nesil değişikliği tüm şebeke boyunca gerçekleşmelidir.
“Telekomda Şebeke Kalitesi” olarak tanımlanan özelliklerden biri “Beş Dokuz” veya %99,999 kullanılabilirlik veya kabaca yılda 10 saatlik kabul edilebilir bir kesinti oranıdır.
Bu oranı eski günlerdeki devre anahtarlamalı şebekeler için sağlamak ve garanti etmek kolaydı. Ancak ne zaman paket anahtarlamalı bağlantılara geldik, bu gibi şeyler birden bire, aynı anda çok daha karmaşık ve daha hassas olmaya başladı. Paket anahtarlamalı bir dünyada bu yüksek kullanılabilirlik oranını elde etmek için mobil şebekelerin özel olarak yapılmış donanıma ihtiyacı vardır. Ve bunun sonucu olarak “Telekom Şebeke Seviyesinde Güvenilirliliği” sağlayan, donanımların fiyatları yüksek rakamlara çıktı. Bir de buna operatörler arasında büyük ölçüde işbirliği ve standardizasyon gerektiren değişik katmanlar içinde olması gereken birlikte çalışabilirlik ve güvenilirliği de eklersek durum daha da zorlaşmaktadır.
Herhangi bir telekom çalışanın bildiği gibi 3G geldiğinden beri “Best Effort” (en iyi çaba) mobil şebekelerde operasyonel paradigma haline geldi. İronik olarak, “Best Effort” Telekom Şebeke Kalitesinin tam tersidir ve ethernet tipi şebekeler gibi şeylerle önceden ilişkilendirilmiş Telekom Sınıfı olmayan bir işletme standartıdır. Bu tür paket anahtarlamalı ve IT tipi şebekeler eş zamanlı olarak gelişmiş ve evrimleşmiştir, bu şebekelerin donanım tarafındaki maliyet yapıları çok farklı olsa da, bugün onların arasındaki farkı anlatmak oldukça zordur. Nitekim 5G’nin gelişiyle bu maliyet farkı da ortadan kalkacaktır. Radyo donanımları açısından 5G ve WiFi arasında büyük bir fiyat farkının olmasına rağmen, Telekomünikasyon Şebeke Güvenilirliği’nden ziyade bu konuda düzenlemeyle ilgili yapılacak daha çok şey vardır.
IT şebekelerinin bir çok avantajları bulunur. Tipik olarak IT cihazları genellikle geriye (yani eski donanımlarla) doğru uyumludurlar. Örneğin, bu cihazlar hem IPv4 ve hem de IPv6 adreslerinin her ikisini de yönlendirme özelliğine sahiptirler. Aksine, şüphesiz cep telefonları hariç 3G ve 4G ile çalışma yeterliliğine sahip Telekom Sınıfı (oldukça güvenilir, test edilmiş ve denenmiş donanımlar) ürünler yoktur. Bu nedenle, IT arayüzleri ve protokollerinin kullanımı çok daha kolaydır ve patentleme şemaları da oldukça farklıdır ve hepsi daha düşük bir maliyete sahiptir.
Aslında abartılı bir çok bilgiye rağmen, 5G’nin hava arayüzü aslında 4G ile çok benzerdir. Fakat benzerliğin donanım ile ilgisi yoktur. Aksine, her şey yazılımla ilgilidir, ve aradaki farkın çok az olduğu söylenebilir.
Sanallaştırma, diğer başka hiç bir nesilsel adımda görülmeyen önemli bir atılım olarak sadece oyunun ismini değiştirmez, bu ayrıca “Telekom Sınıfı” donanım denebilecek bir şeyin artık olmadığı anlamına gelmektedir. Aksine, gösterinin geri kalanını çalıştıran aynı bulut altyapısı telekom şebekesini de çalıştıracaktır. Bu bize telekom kuşağı düşüncesinden kurtulma fırsatı sağlayacaktır. Artık her on yılda milyar dolar değerinde yatırım kararı almaya gerek kalmayacak, geriye dönük uyumlu işlevselliği ve artan iyileştirmeyi sabit bir durum olarak kabul edeceğiz. Aynı “İlke Kontrolü Fonksiyonunun” (Policy Control Function (PCF): IP akışlarını yetkilendirme/engelleme ve yetkilendirilmiş IP akışlarına belirli bir hizmet kalitesi sağlama işlevi ile ilgilidir) 5G ve 6G radyo arayüzleri için kullanılabilirliği ve aynı “Erişim ve Mobilite Fonksiyonu’nun” her iki nesil için de hizmet sağlayabilirliği fikri, Telekom girişimcileri için en azından çok cazip olan bir şeyi ifade etmektir.
“Telekom Sınıfı” tanımı belki yok olabilir, fakat yeni nesiller her şeyi değiştirecek anlamına da gelmez. Neyse ki, bu yeni nesiller, genel bir gelişimden ziyade, özellikle mobil şebekelerde daha ayrıntılı olarak gerçekleşmektedir. Bu sadece şebeke yatırım kararlarını kolaylaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda mobil alanda teknolojik gelişimin hızını da artıracaktır. Evet, bir 6G hava arayüzü olacak, ancak 5G sayesinde yeni bir şebeke işlevine ihtiyaç duymayacak veya en azından yeni bir temel işlevsellik gerektirmeyecek. Aksine, günümüzdeki bulut hizmetlerinde olduğu gibi aynı yolla basit bir geliştirme ile mümkün olacaktır.
Bir çok araştırmacıya göre, bir kablosuz hücresel sistem neslinin gelişimi, 10 yıllık bir araştırmayı gerektirmektedir ve başlangıçtaki vizyonlar araştırmayı sürdürmek için çok önemlidir. Bu vizyonların her biri temelde 6G’nin bir bileşenini oluşturmaktadır. Yeni bir nesil için vizyon, genellikle önceki nesilde henüz tahmin edilemeyen ya da sonuçlandırılmamış olan yeni teknolojilerden kaynaklanmaktadır. Halen 5G’nin, otonom sistemlerden arttırılmış gerçeklik ve dokunmayı kapsayan herhangi bir etkileşim formu olarak da adlandırılan “dokunma bilimine” kadar geniş kapsamlı uygulamaları entegre etmek için, 6G’ye göre bazı dezavantajları bulunmaktadır.
Bunlar herhangi bir cep telefonu kullanıcısı için ne anlama geliyor?
Halen kurulumları başlayan 5G şebekelerine kıyasla 6G'nin temel benzersiz özelliklerinden bazıları şunlardır: daha yüksek veri hızları, hızlı ve güvenilir haberleşme, 3D bağlantı, yapay zeka sistemi, akıllı telefon çağının sonu, “yüzeylerle” iletişim ve çoklu-duyusal uygulamalara bağlantı sağlama.
5G ile karşılaştırıldığında 6G daha yüksek veri hızları, üssel bir artış sağlayacak ve saniyede yaklaşık bir terabitlik bir hedef ortaya koyacaktır. Bu, araştırmacıların daha yüksek frekans bantlarında daha fazla spektrum keşfetmelerini gerektiren sanal ve artırılmış gerçeklik gibi yeni kablosuz uygulamaları destekleyecektir.
Araçlar, dronlar, ve robot teknolojisi dahil bağlantılı otonom sistemleri, arttırılmış gerçeklik, ve dokunsal haberleşme gibi olası 6G uygulamaları sadece yüksek veri hızı değil ayrıca hızlı ve yüksek-güvenilirlikli bağlantıları gerektirir. Bu nedenle 6G yüksek veri hızları, düşük gecikme, ve yüksek güvenilirlik sağlamalıdır.
Günümüzde 5G dahil olmak üzere kablosuz sistemler, temel olarak karasal kullanıcılarına hizmet vermek üzere tasarlanmıştır. Bu nedenle, beklenen geniş çaplı dron kullanımı, 6G'nin hem kara hem de hava kullanıcılarını desteklemesini gerektirecektir. Bununla beraber, 6G üç boyutlu uzayda uçma özelliğini taşıyan kullanıcılarını destekleyebilmek için mevcut mimarisini ve teknolojilerini yeniden gözden geçirmelidir.
Ek olarak 6G, dronları altyapının yetersiz olduğu stadyum veya kırsal alanlar gibi yerlerde geçici bağlantı sağlamak için kullanabilir. 6G belki de kara, hava ve uydu şebekelerini entegre edebilen ilk hücresel sistem olacaktır.
6G, kendi kendini yapılandırabilen ve kendi kendine yeten özerk bir sistem olabilecektir. Bunların gerçekleştirilebilmesi için, 6G’nin protokol küme ve cihazlarına yapay zeka kavramının entegre edilmesi gerekecektir. 6G potansiyel olarak, akıllı ve uyarlanabilir protokollerle sistem yönetiminde kullanılan geleneksel, katı çerçeve yapılarını değiştirmek için yapay zekadan yararlanacaktır.
Hücresel sistemlerin geçmiş 5 nesli tek bir özel işleve sahipti: kablosuz haberleşme. 6G, iletişim, hesaplama, kontrol, yer belirleme, algılama ve hatta enerji dahil çoklu hizmetler sağlayarak bu temeli bozacaktır.
6G şebekesi, giyilebilir cihazlar, sanal gerçeklik cihazları ve hatta hızla yaygınlaşarak belki de yavaş yavaş akıllı telefonun yerini alabilecek implantlar gibi yeni bir kablosuz cihaz türünü destekleyebilecektir.
Teknoloji, kesintisiz bağlantı ve çok yüksek veri hızları sağlamak için klasik baz istasyonları yerine, kitlesel anten dizili duvarlar gibi elektromanyetik olarak aktif yüzeylere yavaş yavaş geçmeye başlayabilir.
6G, sanal gerçeklik ve kablosuz “beyin-bilgisayar arayüzleri” gibi insan merkezli uygulamalar tarafından yönlendirildiği gibi, bu tür kullanıcılarının çoklu-duyusal algı ve kavramlarına doğrudan uyarlanmış bir kullanıcı deneyimi de sağlamalıdır.
Genelde bilindiği üzere her hücresel şebeke neslinin meyvelerinin ortaya çıkması yaklaşık 10 yıl sürse de, 6G çalışmaları henüz planlama aşamasındadır ve önümüzdeki bir kaç yılda piyasanın 2030 yılının 6G için gerçekleştirilebilir bir hedef olduğunu makul kabul edeceği beklenmektedir. Bu arada önümüzdeki 5 yıl içinde, tümüyle olgunlaşmış 6G’ye doğru ilk adım olabilecek gelişmiş potansiyel bir 5G sistemini de görebileceğiz.