Kar bir şehre bu kadar mı yakışır... Evet Ankara’ya bu kadar çok yakışıyor. Gerçi bu yıl gecikmeli de olsa kar, “Ben geliyorum” dedi ve geldi... Biraz buruk bir yılı daha geride bırakıyoruz. Önümüzdeki yıl için her zaman olduğu gibi umutlarımızı tazeliyoruz. Geleceğe umutla bakmak için birçok nedenimiz olacaktır. Bunlardan birisi de yerli elektrikli otomobil, yerli baz istasyonumuz ULAK ve gelecek teknolojileri...
İsterseniz öncelikle yerli elektrikli otomobilden başlayalım... TCDD Genel Müdür Yardımcısı Emin Bozoğlu Bey, 16 Haziran 1961'de özel bir toplantıya çağrılan yönetici ve mühendislere, ilk yerli otomobil yapımı için ayrılan bütçe ve verilen talimatı tebliğ etti. Bu talimatta otomobil yapılması ve 29 Ekim Cumhuriyet törenlerine yetiştirilmesi isteniyordu. Sıfırdan bir otomobil için verilen zaman çok az olmasına karşın ilk yerli otomobil olan Devrim, 29 Ekim'e yetiştirildi ve Eskişehir'den trenle Ankara'ya getirildi. Otomobiller TBMM'den Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'i alıp tören alanına gidilecekti... Bundan sonrası hepimizin malumu. Neden benzin konulması unutuldu veya konulmadı, bunu tartışmak için çok geç... Ama bu ülkenin insanı görev verildiğinde demek ki yapabiliyor.
Devrim arabası bunun örneklerinden sadece birisi. Yerli otomobilin yapılmasını günümüzde de olumlu/olumsuz eleştiriler yapılıyor ve yapılacak da! Lakin bu işleri önemsiz hale getirmek ülkenin birikimine, değerlerine, geleceğine velhasıl başarabilme inancına sekte vurur. Aynı birinci Devrim arabasında olduğu gibi... Dünya görüşümüzün ne olduğundan çok ülkemiz için yapılan çalışmalara pozitif eleştiri ile bakmak ve desteklemek gerektiğine inanıyoruz.
Malumunuz teknoloji gelişiyor ve haberleşme teknolojileri de hızla ilerliyor. Hangi treni kaçırdığımızdan çok, bir işe öncelikli olarak başlamak önemli. Çalışmıyor, üretmiyor sadece şikâyet ediyor, eleştiriyorsak bir yerde sorun var demektir. Yerli ve milli baz istasyonumuz ULAK Vodafone gibi global bir operatörün şebekesinde, evrensel hizmet kapsamı dışında ilk defa bir operatörün şebekesinde devreye alındı ve başarılı bir şekilde çalışıyor. Geçen ay ülkemizin zor coğrafyalarından birinde Rize’de Ulak baz istasyonun lansmanı gerçekleştirildi. Şimdi diyeceksiniz ki ne var bunda evet çok şey var... Yapılamaz denilenin yapılması, irade ortaya konulması halinde nelerin başarılabileceğinin göstergesi... Türk insanına ve kendimize güvenmek, mesele bu kadar basit. Yapılanları, emekleri küçümsemeyelim, destek olalım...
Tekrar vurgulamak gerekirse teknoloji çok hızlı gelişiyor, dönüşüyor, hayatımızı değiştiriyor. Bu değişim ve kırılmalar tarihte ortalama 100-150 yılda bir oluyor.
Toplumlar temel bilimlere verdiği önem ve sahip çıktığı oranda değişim treninde yer alabiliyor. Doğrudur. Tarih doğru okunduğu takdirde toplumların aynasıdır. Türk toplumu ve devletleri tarihte temel bilimlere sahip çıktıkları dönemleri araştırın ne kadar ileri- de olduklarını görürsünüz. Gün ve takvimlerin hesaplanmasında, algoritmaya, cebire, tıptan, felsefeye kadar birçok alana Türklerin yaptığı katkıları görürsünüz. Kendimizi küçük görmekten vazgeçmemiz, biz yapamayız kompleksinden çıkmamız gerekiyor.
Önümüzdeki dönemde çok konuşulacak gelecekteki teknolojiler nedir diye kısaca baktığımızda; yapay zekâ, veri odaklı teknolojiler, bulut bilişim, çevreye duyarlı malzemeler, nesnelerin interneti, blockcahin, biyoteknolojiyi söylersek sanıyorum pek yanlış yapmış olmayız. Biz de hazırlıklarımızı buna göre yapmalıyız.
Hükümet modelinin değişmesi ile birlikte devlet sistemine yeni kurumlar geldi. Bunlardan biri de daha çok sektörümüzü ilgilen- diren Dijital Ofis... Algoritmalarla birlikte yazılım sektörünün her şeyi dönüştürmeye, verimli hale getirmeye başladığını görüyoruz. Dijitalleşmeden bekleneni sadece gündelik hayatımızı kolaylaştırması olarak görürsek çok ciddi yanılırız. Dijitalleşmeyle birlikte bir yanda hayatımız kolaylaşırken diğer yandan ise, üretimi artırmayı hedeflemeliyiz. Esas olan sanayimiz ve üretim ekonomimizin dijitalleşmesi. Önümüzde çok fazla bir zaman olduğunu sanmıyorum. 2030 yılına geldiğimizde karanlık fabrikaların sıfır hata ile üretim yaptığını göreceğiz. Bizim de buna hazırlanmamız, hızlı aksiyon almamız ve bir kültürün oluşmasını sağlamamız gerekiyor. Dijital Ofis’in kurulmuşunun bu nedenle çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
STM, personeline yönelik yıl sonu hediyesi uygulamasında bu sene değişikliğe gitti. Türk Kızılay’ı ile bir protokole imza attı. "Sevgi Bohçası" projesi kapsamında yeni doğan bebek ve anneleri için ihtiyaç malzemeleri yardımlarını STM fonlayacak. Söz konu- su protokolün tüm kamuya örnek olmasını diliyoruz.
Bu ülkeye, devlete hizmet eden, insanına inanan, güven ve ülkemizin müreffeh geleceğine dair hayal kuranlara teşekkür ediyoruz. 2020 yılının ülkemize, devletimize, Türk Milletine hayırlar getirmesini diliyoruz. Yarınlarımız bu günlerimizden daha güzel olması dileğiyle hepimizin yeni yılı kutlu olsun...
Bu sayıda; ayın konusunu internetin karanlık dünyası olarak nitelendirilen Deep Web'e ayırdık. Uzmanlar sanal alemin öte yüzünü ICT MEDIA’ya değerlendirdi. Ayrıca Dijital Dönüşüm Ofisi Baş- kanı Dr. Ali Taha Koç ile Türkiye’de dijitalleşme çalışmalarını ve Dijital Dönüşüm Ofisi bünyesinde yürütülen faaliyetleri konuş- tuk. Keyifle okumanız dileğiyle...