Geçen ay dünya gündemini ilginç bir haber meşgul etti. Hepimizin ilgi ve dikkatini bir anda üzerine çeken haber şirketlerden, devletlere kadar herkesi ilgilendiren son derece mühim bir konuyla ilgiliydi. Malum, istihbarat deyince genelde aklımıza filmlerde izlediğimiz casusluk olayları, patlayan silahlar, bombalar, esrarengiz işler, kimin eli, kimin cebinde belli olmayan ilişkiler yumağı geliveriyor. Ama gerçek hayatın hiç de öyle olmadığı, iletişim teknolojilerinin ve de internetin hayatımıza girmesi ile casusluk faaliyetlerinin bambaşka bir boyuta evrildiği ajanslara düşen şu ifadeyle daha da belirginleşti: “CIA ve BND Amerika ve Alman istihbarat servislerinin ortak yürüttüğü ‘Yüzyılın istihbarat darbesi' Türkiye dahil yaklaşık 120 ülkeden derledikleri gizli bilgilerle birden siber güvenlik konusu gündemimize oturuverdi.”
Siber güvenlik ve buna dair kavramlar, uygulamalar, yerli çözüme dönük çalışmaların dünyada olduğu gibi ülkemiz de de ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Bu alandaki insan kaynağımız yerli çözümler için yeterli midir, bilmiyoruz. Ama esas konu gündelik hayatımızda interneti bilinçli kullanmak ve sorumsuz işlerden uzak durmak. Ayrıca toplumun sanal alemin tehlikeleri konusunda bilinçlendirilmesini sağlamak olmalı... Bu konuda gevşekliğe düşmemek gerek.
Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu’nun bilinçlendirme ve yerli ürün konularında yoğun çalışmalar yaptığını biliyoruz. Savunma Sanayi Başkanlığı (SBB) da konuyu ele alıyor. Siber güvenlik kümelenmesi kapsamında Türkiye’de faaliyet gösteren firmaları ihtiyaçlar doğrultusunda yönlendirmesinin yanı sıra SSB’nin farkındalık ve bilinçlendirme faaliyetlerini de izliyoruz. Bu çalışmaların desteklenmesi ve devamının gerekliliği herkesin malumu. Yerli ürün ve çözümlerin yanı sıra bilinçlendirme konuları gevşemeye gelmeyecek kadar önem arz ediyor...
Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin (CDDO) kurulması ile birlikte özellikle yazılım temelli ürünlerin, çözümlerin bir strateji doğrultusunda ele alındığını görmek mümkün. Geçen ay CDDO ‘Ulusal Yapay Zeka Çalıştayı’ düzenledi. Yanılmıyorsam alanla ilgili ilk defa resmi düzeyde gerçekleştirilen bir çalıştaydı. Çalıştay, ülkemizin güçlü ve zayıf yanlarının tespiti ve yapay zekanın gelecekte nasıl fırsata döndürüleceğine yönelik görüş ve fikirlerin tartışıldığı önemli bir etkinlik olarak dikkati çekti. Eminim ki buradan derlenecek fikirler Türkiye’nin Yapay Zekâ alanındaki stratejisini ve yol haritasını da ortaya koyacaktır.
Tabiki, yapay zekâ denince akla ilk gelen ve gündemi en fazla meşgul edecek mevzu hukuk, etik değerler ve ahlak... Ancak bizim sektör olarak üzerinde durmamız gereken en mühim mesele ülkenin refah seviyesinin yükseltilmesinde nasıl bir yol izleneceğidir. Çünkü biz istesek de istemesek de yapay zekâ temelli çözümler gündelik hayatımızı işgal edecektir.
Özellikle iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile son 50 yıldır birçok alanda da hızlı değişim ve gelişmeler yaşanıyor. Artık birçok alan ‘akıllı’ olarak anılmakta. Akıllı Tarım, Akıllı Şehirler vb. gibi akıllı, akıllı gidiyor...
Türkiye’de şehirlerde yaşayan nüfus yüzde 70’leri buldu. İnsan hayatı çok değerli, bir canımızın dahi heba olması hepimizi üzer. Doğal olarak hayatın değerli olduğunu kabul ettiğimiz yerde teknolojiden de yararlanmamız kaçınılmaz. Malum akıllı dedik... Bir diğer akıllı konu da Akıllı Ulaşım Sistemleri. Nedir bu akıllı ulaşımın diye baktığımızda karşımıza; altyapı; araç ve kullanıcılar; trafik yönetimi ve hareketlilik yönetimi de dahil olmak üzere karayolu taşımacılığının yanı sıra ulaşım türlerinin ara yüzleri için bilgi ve iletişim teknolojilerinden istifade edilerek uygulanan sistemler bütünü çıkıyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu alanda çalışan firma ve kurumlar var. Geliştirilen ürünler var. Bu alandaki gelişmeleri ve stratejiyi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı koordine etmekte. 11-12 Mart tarihinde Akıllı Ulaşım Sistemleri Derneği 2’sini gerçekleştireceği AUS zirvesi var. Biz de çorbada tuzumuz olsun istedik. Zirveye medya sponsoru olarak destek veriyoruz.
Önümüzdeki günlerde, gündemi meşgul edecek olan bir kanun Şubat ayında Meclis’te yasalaştı: Coğrafi Bilgi Sistemleri. Kanunla coğrafi verilerinin toplanması, üretimi, paylaşımı ile mali cezai hükümleri belirlendi. ICT MEDIA olarak CBS konuşundu 2019 yılı Kasım sayısında etraflıca incelemiş, sektörün görüşlerine yer vermiştik. Kanuni düzenleme nihayet gerçekleşti, şimdi sıra uygulamaya dönük tebliğ ve genelgelerin hazırlanmasında. Bakılım CBS sistemleri uygulamada nasıl şekillenecek, örneğin konum paylaşımları ücretli olacak mı? Biz de merak ediyoruz.
Mart sayımızda; ayın konusu olarak Akıllı Kentler ve Akıllı Ulaşım Sistemlerini ele aldık. Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Sayın M. Cahit Turhan önemli değerlendirmeleriyle katkıda bulunduğu dosya konumuzda yer alan sektör temsilcileri ve uzmanların açıklamalarını, yazarlarımızın yorumlarını ilgiyle okuyacağınızı umuyorum. Bu sayımızda ayrıca Türkiye’de milli imkanlarla geliştirilen ürün ve sistemlerin yine milli imkanlarla test edilmesi amacıyla kurulan TRtest Test ve Değerlendirme şirketinin misyonunu, çalışmalarını ve sektöre sağladığı katkıları Genel Müdür Bilal Aktaş’la konuştuk. Keyifle okunanız dileğiyle...