GELECEKTE AKILLI TELEFONLAR NEYE BENZEYECEK?

Günümüzün akıllı telefonları artık büyük dokunmatik ekranları, etkileyici kameraları ve 3D yüz tanıma gibi yüksek teknolojik özellikleri destekliyor. Geçmişte telefonlar ile sadece konuşma yaparken, şimdi onları müzik dinlemek, fotoğraf çekmek, web'de gezinmek, oyun oynamak ve YouTube'da videoları izlemek gibi pek çok şey için kullanmaktayız. Eskiden birisi telefonlarımızın bu saydığımız amaçlar için kullanılacağını söylemiş olsaydı kimse ona inanmazdı. O zamanlar, hiç kimse telefonların hayatımızı bu kadar çok etkileyeceğini tahmin edemezdi ve bütün bunlar sanki bilim kurgu gibi gelebilirdi bizlere.

Ticari cep telefonu sağlayıcıları ve donanım üreticileri 5G sistemlerini kurmak için çabalarken ve insanlar bu sistemleri heyecanla beklerken, dünyada bir çok araştırmacı kablosuz dünyanın bir sonraki nesli olan 6G üzerinde çalışıyor.

Araştırmacılar tarafından “kablosuz bilişsellik” (ya da kablosuz bilme yetisi) olarak adlandırılan 6G, insan zekasının sonunda havadan anında aktarılabileceği anlamına gelebilir. Uzaktan kumandalı robotlar ve insan benzeri özelliklere sahip yapay zeka uygulamaları, 6G şebekeleriyle çalışacak olan cep telefonları üzerinden etkinleştirilebilir.

100 Gigahertz'in üzerindeki frekanslarla, gelecekteki cep telefonları mükemmel kapsama alanı imkânı sağlayan ve yeni uygulamaları mümkün kılan çok büyük kanal bant genişlikleri ve çok iyi yönlendirilmiş antenler kullanabilecektir. Bu frekanslar günümüzün 4G cep telefonu frekanslarından 40 kat, 5G frekanlarından da 3-4 kat daha büyüktür.

Tıpkı insanların hem yakın hem de uzak olan şeyleri net bir şekilde görmek için gözlerini kullandıkları gibi üstün algılama ve görüntüleme ile birleşik hassas konumlandırma ve yön bulma işlevleri 6G ile mümkün olabilecektir. Alt-Terahertz’deki yeni frekans bandları, geniş bir frekans aralığında süper hızlı hesaplamalar ileterek gelecekteki cep telefonlarının çok daha büyük yeteneklere sahip olmasını sağlayacaktır.

Örneğin, geleceğin 6G telefonu, çevrenizdeki havada alerjik maddeler, patlayıcılar veya toksik kimyasallar olup olmadığını test edebilecek ve yiyeceklerinizin güvenli olup olmadığını belirleyebilecektir. Gece görüşünü kullanarak karanlıkta görmenize ve insan gözünün görebileceğinden çok daha iyi görüntüler oluşturmanıza yardımcı olacaktır. Günümüzde kamera, saat ve para ödeyebilme özelliklerine sahip olan cep telefonları belki bir gün, inanılmaz görüntü kabiliyeti ve stereofonik sese sahip, kulaklık olarak ikiye katlanabilen gözlükler gibi kullanılabilecektir.

Araştırmalar, ayrıca 6G telefonlarının yerel çevrenin haritalarını oluşturarak ve çevreden gelen sinyalleri telefondaki son derece hassas, yönlendirilebilir antenlerle birleştirerek duvarların arkasını da görebileceğini gösteriyor.

Hatta, geleceğin 6G telefonu tam olarak nerede olduğumuzu, santimetreye kadar hassas biçimde bize konum doğruluğu ve aralığı ile sağlayacaktır. Böyle bir doğruluk, robotik araçlarda ve kendi kendine giden arabalarda gezinmek için önemlidir. Bu özelliklerin yanı sıra, cep telefonlarımız hayal bile edemeyeceğimiz olağan yüksek tanımlı video ve artırılmış gerçeklik uygulamalarına da sahip olacak. Bu fikirlerin birçoğu hala üniversitelerin araştırma laboratuvarlarında ve birkaç ileri görüşlü şirkette olsa da bu uygulamaların 6G döneminin başlangıcında hazır olacağına dair sektörde ikna edici gelişmeler var (tahminen 2030 yılı civarında).

Şimdi gelin elimizdeki akıllı telefonların önümüzdeki 10, 20 ya da hatta 30 yıl içinde nasıl bir hale geleceğini ve bu cihazların neye benzeyeceğini hayal edelim.

Zihinle kontrol

Geçmişte, bir telefonu kullanmanın temel yolu fiziksel bir klavye idi. Bu nihayetinde günümüzde kullandığımız dokunmatik ekranla yer değiştirdi. Google assistant ve Samsung Bixby gibi hizmetlerle, şu anda sadece sesimizi kullanarak da cihazlarımızla etkileşim kurabiliyoruz.

Bu gelişimin sonraki adımı zihinle kontroldür. Teknoloji bizlere ses ya da dokunma aracılığıyla yapabildiğimiz her görevi zihinle yapma olanağı sağlayabilir. Kaliteli bir uygulamayı açabilirsiniz, YouTube’un baz fütüristik versiyonları üzerinden özel video oynatabilir hatta, düşüncelerinizle bir resim çizebilirsiniz. Ayrıca bir metin gönderebilir, ekran ışığını kontrol edebilir, ya da aldığınız bir video ya da resim ile bir film oluşturabilirsiniz.

Akıllı telefon kullanımı zihin kontrolü ile çok daha hızlı olacaktır. Artık herhangi bir uygulamayı açmak ya da bulmak için telefon ekranın üzerinde parmağınızı dolaştırmaya gerek kalmayacak ve herhangi bir işlevi çok kısa sürede yapabileceksiniz. Şüphesiz bunların gerçekleşmesine halen çok çok uzaktayız, fakat bilim adamları bu alanda bir çok çalışma yapmakta. Alınan bilgilere göre Facebook insanların zihinle yazı yazmalarına imkân sağlayan teknolojiyi geliştiriyor. Bu denemelerde yazı yazma hızı dakikada 100 kelime olarak hedeflenmiştir ki bu hız bizim akıllı telefonlarımızda yazı yazma ile karşılaştırıldığında yaklaşık 5 kat daha yüksektir.

Ayrıca ABD MIT’de AlterEgo adı verilen bir cihaz ile bazı benzeri çalışmalar yapılmakta olup bu çalışmada, kullanıcı sadece düşünceyle makinalar ile ilişki kurmaktadır. Gelecekte bu tür teknolojiyi kullanmak için artık başımıza rahatsız edici bir cihaz takmamıza da gerek kalmayacak.

Havadan cihaz şarjı

Gerçeği kabul edelim ki, ortalama bir akıllı telefonun batarya ömrü pek iyi değildir. Hatta iyi bir telefonun bile ortalama kullanım ile batarya süresi iki gündür. Bu nedenle cep telefonunu çok kullananlar için cihazın sıklıkla birkaç saat süreyle ya fişte ya da kablosuz şarj cihazında tutulması gereklidir.

Gelecekte bu durum değişecek. Şimdiden ABD’de Energous adlı bir şirket, cihazları havadan şarj etmek için teknoloji geliştiriyor. Hatta bu konuda şirketin uygulamaları ve cihazları da bulunmakta. Havadan şarj yöntemiyle hiç bir zaman cep telefonunuzun pilinin tükenmesi konusunda endişelenmenize gerek kalmayacak.

Gelecekte daha güçlü bu tür enerji vericileri uzak mesafelerden de havadan cihazları şarj edebilecekler. Bugünkü baz istasyonları gibi ülkeler arasında da kurulacak bu tür sistemler sayesinde akıllı telefonları sürekli olarak şarj edilecektir. Böylece bir daha asla pil ömrü için endişelenmenize gerek kalmayacak ve tüm sinir bozucu şarj kablolarından da kurtulacaksınız.

Bu tür teknoloji sadece akıllı telefonlarla da sınırlı kalmayacak, Chromebook bilgisayarlardan, Bluetooth kulaklıklara ve akıllı saatlere kadar tüm küçük cihazlar sürekli olarak şarj edilebilecek. Bu cihazlar hatta gelecekte büyük bir olasılıkla kullanacağımız elektrikli arabaları bile şarj edebilecektir.

Uzayabilen telefonlar

Yakın gelecekte ekran teknolojisinde bir sonraki büyük yenilik esnek ekranlar olarak gözükmektedir. Halen bazı firmaların üretmiş oldukları az sayıda katlanabilir telefonlar (Royole FlexPai, Samsung Galaxy Fold, and Huawei Mate X gibi) piyasada bulunmaktadır. Bu alanda bir sonraki teknolojik atılım uzayabilen (gerilebilir) telefonlar olarak öngörülüyor. FlexPai ile ekranı büyütmek için katlanmış telefonu açmak yerine, bu yeni nesil telefonlarda bir lastik band gibi ekran boyutunu arttırmak için ekranı germeniz yeterli olacaktır. Tek yapmanız gereken iki köşesinden telefonu çapraz olarak çekmektir.

Bu tür bir tasarım, videoları izlerken cihazın boyutunu hızlıca büyütmenize ve kullanım sonrası da cebinize sığdırmanıza yardımcı olacak. Ancak böyle bir cihazın çalışması için sadece ekran değil, cihazın diğer parçalarının da uzayabilir olması gereklidir. Gerilebilir ekranlar alanında çalışmalar zaten yapılıyor, ancak tamamen gerilebilir telefonların gerçeğe dönüşme konusundan henüz çok uzaklardayız. Samsung, 2017 yılında, herhangi bir bozulmaya imkan vermeden 12mm'ye kadar esneyebilen ve bir tramboline benzer şekilde orijinal düz şekline geri dönebilen gerilebilir bir ekranın prototipini duyurdu.

ABD’nin Michigan Eyalet Üniversitesi mühendislik araştırmacıları ayrıca ilk gerilebilir entegre devreyi geliştirdiler ve bu teknolojinin gelecekte ciddi bir potansiyele sahip olacağı konusunda da oldukca olumlular. Michigan Üniversitesinde çalışan yardımcı profesör Chuan Wang, “çalışmalarımız yakında daha büyük boyutlara kolayca çekilebilecek baskılı ekranlara, ayrıca giyilebilir elektronik ve basit robotik uygulamalara öncülük edebilir” dedi.

Telefonları daha küçük ve daha büyük hale getirmenin dışında, çekilebilir ekranlar oyun oynama ve video izleme gibi aktivitelere yeni boyutlar kazandıracaktır.

Renk değiştirme

Telefonlar siyah, beyaz, gümüş, kırmızı vs. bir çok değişik renklere sahiptir, ve bunların arasından en iyilerini seçmekte gerçekten bazen zorlanmaktayız. Neyse ki gelecekte akıllı telefonlarla artık renk seçme zorunluluğu olmayacak.

Arkası tamamen şeffaf olan ve tümüyle ışığı emen, cam benzeri malzemeden yapılmış bir telefon hayal edin. Cihazın içinde, telefon ayarlarında rengi değiştirebileceğiniz bir veya daha fazla LED ışığı bulunmakta, örneğin kırmızı rengi seçmiş iseniz, telefonun tüm arka yüzü tamamen kırmızı renge bürünmekte, sanki onu boyamış gibi. Böylece telefonunuzun rengini sıklıkla istediğiniz renge değiştirme imkanına kavuşmuş olacaksınız. Bu özellik aynı zamanda günlük olarak rengi otomatik olarak değiştirme moduna da sahip olabilir. Ayrıca cep telefonlarının yapısında kullanılan cam benzeri yeni malzeme de (ekranın yanı sıra) neredeyse kırılmaz olacak, bu nedenle telefonunuzu düşürürseniz bile kırılması konusunda endişelenmenize gerek kalmayacak. Bugün ekranları cam olan telefonların aksine, yeni telefonların ekranları parmak izlerine karşı da dayanıklı olacaktır.

Aynı anda OLED ve E-mürekkep

OLED (Işık Yayan Organik Diyot) ekranlar video izleme ve oyun oynamak için mükemmeldirler, ancak okumak için en iyisi değildir. E-mürekkep (E-Mürekkep, kağıdın üzerindeki mürekkebin görünümünü çoğaltmaya odaklanan bir ekran teknolojisidir) ekranlar okuma açısından daha iyi opsiyona sahiptirler. Bu tür ekranlar hem gözleri yormamakta ve hem de doğrudan güneş ışığı altında dışarıda okumaya imkan sağlamaktadır. OLED ekranlarla bu neredeyse imkansızdır. Tabii ki, gece modu gibi özellikler mavi ışığı filtreler ve ekranı monokrom hale getirebilir, ancak etkin OLED ekranlar okuma rahatlığı açısından hala e-mürekkep teknolojisine uyumlu değildir. Geleceğin akıllı telefonları OLED ve E-mürekkep teknolojisini bir araya getirerek özel e-okuyucu cihazlarını ortadan kaldırabilir. Ayarlara basit bir dokunuşla, bir OLED ekranının yüzeyini çok ışık gelmeden kitap, makale ve çeşitli belgeleri okumak için e-mürekkep ekranına dönüştürebileceğiz. Bir E-mürekkep ekranı ayrıca daha az güç harcamaktadır ve bu da daha uzun batarya ömrü demektir.

Maalesef, şu anda böyle bir teknoloji mümkün değil, Apple, 2011'de hibrid e-mürekkep / OLED ekranıyla ilgili patent başvurusunda bulunduğunda benzer bir fikri vardı, fakat bu teknoloji hala pazarda mevcut değil. Her iki ekran teknolojilerinin özelliğini taşıyan ayrı ayrı telefonlar günümüzde bulunmakta ancak her ikisinin kombinasyonuna sahip telefonlar henüz yok.

Bir Rus mobil geniş bant hizmet sağlayıcısı ve akıllı telefon üreticisi olan Yota Şirketi’nin üretmiş olduğu YotaPhone 3, ön tarafında bir AMOLED ekrana ve arka tarafında bir e-mürekkep ekranına sahip. Çinli üretici Mobvoi’nin, kullanıcıların pil ömrünü uzatmak için LCD ve OLED ekranlar arasında geçiş yapmasını sağlayan TicWatch akıllı saati bile önümüzdeki yıllarda görebileceğimiz fütüristik hibrid ekran teknolojisiyle tam olarak aynı olmayacaktır.

Gelecekte hala akıllı telefonlar olacak mı?

Geleceğin akıllı telefonları hiç de akıllı telefonlar olmayabilir. Bu cihazlar, günümüzdeki akıllı telefonlar ile aynı görevleri hatta daha da fazlasını yerine getirmemizi sağlayacak yepyeni bir yapısal özelliği üstlenebilir. Gelecekte normal gözlüklere benzeyen ve şu an kullandığımız mevcut akıllı telefonların yerini alacak cihazlar olabilecektir. Biliyoruz ki Google Glass gibi benzeri cihaz halen başarısız olmuş ve hayal kırıklığı yaşatmıştı. Fakat burada konu edilen gözlük, benzeri akıllı telefonların çok ötesindedir.

Yeni fütüristik gözlükler arama yapabilecek ve aranabilecektir. Birisi sizi aradığında gözlerinizin önünde sizi arayanın ismi/resmi görünecektir. Aramaya cevap verirken, bir kulaklık kullanmak zorunda kalmadan hemen arayanı duyacağız. Gözlükler kemik iletimi teknolojisini ya da daha da ileri bir teknolojiyi kullanır olabileceklerdir. Bu cihazlar müzik de çalabilecek, görsel ve işitsel navigasyon hizmeti sunabilecek, ve almış olduğunuz metin ve e-mailleri de okuyabilecektir. Tüm bunlar arrtırılmış gerçeklik teknolojisini kullanarak gözlerinizin önünde de görüntülenebilecektir.

Şüphesiz bu tür gözlük, araçta (on-board) kamera özelliğini taşıyacak. Bir resim çekmek istediğiniz zaman, kameranın tam olarak neyi yakalayacağını gösteren bir çerçeve gözünüzün önünde belirecektir. Aklınızdan ”çek” kelimesini geçirin, fotoğraf çekilsin.

Arttırılmış gerçeklik teknolojisi sayesinde gözlükler önünüzde bir ekran/görüntü yansıtarak, en sevdiğiniz programları izlemenizi, oyun oynamanızı, kamera ile çektiğiniz görüntüleri görmenizi ve internette dolaşmanızı sağlayacak. Bu gözlüklerle, insanların 3D hologramlarını da görebilirsiniz. Bu deneyimler son derece sürükleyici olacaktır.

Elon Musk, 2017 yılında “sinirsel bağ” teknolojisi alanında çalışan Neuralink adlı bir şirket kurdu. Fikir, insan beynine, doğrudan makinelerle iletişim kurmalarını sağlamak için küçük elektrotlar yerleştirmektir. Böyle bir teknoloji, cidden düşüncelerimizi yükleme ve indirmemizi de sağlayabilecektir.

Sonuçta gelecekte, akıllı telefonlar ya da onun yerine her ne alacak ise bunlar her türlü cihaz ile kesintisiz haberleşme sağlayabilecektir. Telefonunuz yanınızda iken, dışarı çıkmak için yaklaştığınızda evinizin ön kapısı açılacak, arabanıza doğru yürüdüğünüzde aracın kilidini açabilecek ve motoru çalıştırabileceksiniz. Hatta eğer biletler telefonunuza kaydedilmiş ise metro ve havaalanındaki mekanik geçitten de doğrudan geçebileceksiniz.

Sevgili ICTMedia okuyucuları, bu dergide yayınlanan birçok yazımda genelde geleceğe yönelik değişik konulara değinme sebebim ülkemizde iletişim teknolojileri ile ilgili ARGE faaliyetinde bulunan ve bulunacak her türlü kurum, kuruluş ve üniversiteler için yeni fikirler sunmaktır. Gerçek ARGE çalışmaları tamamen yeni fikir ve düşünlerin sonucunda ortaya çıkarılan ürünleri pratik olarak pazarda kullanılabilir hale getirmektir. Yoksa yıllar önce başkalarının bulduğu, geliştirdiği ve ticari olarak pazarda mevcut ürünler üzerinde çalışarak bunları tekrar yapmak ve üretmek (güneş pilleriyle çalışan elektrikli bir araç yapmak ki, neredeyde ülkemizdeki her üniversitenin yaptığı gibi, bundan 10 yıl önceye dayanan teknoloji ile 5G üzerinde çalışmalar yapmak, başka üreticilerin yıllardır ürettikleri benzer cep telefonlarını yeniden üretmek vb. gibi) hiçbir şekilde bir ARGE faaliyeti olamaz. Aksi takdirde bu tür çalışmalar ülkemizin insan ve mali kaynaklarını boşa harcamaktan öteye geçmeyecektir.

Yukarıda akıllı telefonlarla ilgili yazdığım konularda, 6 ve 7G’de, elektrikli araçlarla ilgili yeni bir alanda, iletişimde yeni bir çoklama-modülasyon, antenler ve veri güvenliği vs gibi çözümler üzerinde çalışarak ortaya bir ürün çıkarıp bunu etkin bir şekilde ticari kullanıma sunabiliyorsanız işte gerçek ARGE faaliyeti bu olacaktır. Bunların aksine yaptığımız ve yapacağımız tüm çalışmalar havanda su dövmekten başka bir şey değildir.