Türk topluluklarının güzel hasletleri, gelenek ve görenekleri vardır. Zor zamanlarda dayanışma, sıkıntıda olana destek olmak bu hasletlerin başında geliyor. Güzel bir dine ve köklü bir kültüre sahibiz ve bununla ne kadar övünsek azdır… Öyle ki dini bayramlarımızın ortak noktası, garip gurebaya destek olmak, yetimi sevindirmek ve yoksullara yardımdır. Kurban Bayramı’nda kurban kesiyor, bir kısmını da yoksullara dağıtıyoruz. Bu sene pandemi nedeniyle bütün dünya sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Tüm vatandaşlar olarak birbirimize destek olmamız ve bu süreçte ayakta kalmamız gerekiyor. Kurban’ı bunun için bir vesile kılmak gerekiyor. Herkesin bayramını tebrik ediyoruz.
Daha önce birkaç kez değindik… Siyasal alanda küresel bir değişim ve yeni yapılanma söz konusu. Türkiye’nin de bu değişim ve dönüşümden en az hasarla çıkmak istediği görünüyor. Bu son derece makul, yerinde bir düşünce. Peki hükümet bunu tek başına başarabilir mi? Tabi ki hayır! İnsan kaynağı önemli. Yetişmiş insan gücü ile Türkiye yeni geleceğini inşa etmek durumunda. “Bunu nasıl başaracağız” diye aklınıza geliyorsa, cevabı basit: Kimseyi ötekileştirmeden birbirimize güvenmek ve bilgiye üreterek sahip olmak…
Nasıl mı? Somut örnekle anlatayım: Milli işletim sistemimiz PARDUS… Anadolu parsının Latince tür adı (Panthera pardus tulliana). Türkçemizde yazılar yazıldığı gibi okunur, Pardus’ta öyle. Pardus, TÜBİTAK tarafından geliştirilen Linux temelli işletim sistemi. Planlamasına 2003 yılında başlandı, 2005’te ilk versiyonu yayınlandı. Sonrasında ne oldu, bir de ona bakalım. Pardus, ilk sürümden 2011 yılında yayınlanan 2. sürümüne kadar herhangi bir başka Linux dağıtımı temel alınmadan kendine özgü projelerle geliştirilmiş. 2011’in son aylarından itibaren TÜBİTAK bünyesinde yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında yönetici ve geliştirici ekip dağıtılarak, tasfiye edilmiş. 2012 yılında TÜBİTAK, Pardus projesi için tekrar geliştirici istihdam etmiş ve o güne kadar Pardus projesi kapsamında geliştirilmiş olan PİSİ paket yönetim sistemi, ÇOMAR yapılandırma yöneticisi, YALI kurulum aracı, Müdür açılış sistemi, Kaptan ilk ayar sihirbazı ve diğer irili ufaklı tüm projeler terk edilerek Debian tabanına geçilmiş. Sanıyorum 2011 ile 2013 arasında neden böyle olduğuna dair bir fikriniz oluşmuştur. 2013'te yayınlanan "Pardus 2013 Anadolu Parsı" sürümüyle beraber Pardus, Debian tabanlı bir Linux dağıtımı haline geliyor. Terk edilen eski Pardus projelerinin ise Türkiye’nin milli bir işletim sistemi olmasını arzu eden ve buna inanan gönüllüler tarafından devam ettirildiğini görüyoruz. AFAD gibi kamu kurumlarının ısrarla kullanmalarına karşın Pardus’un 2013 sürümünden sonra bireysel kullanıcılara yönelik resmî bir sürümü ise bulunmuyor.
Türkiye yetişmiş insan kaynağı ile kendi çözümlerini üretmek zorunda. Israrla lisans bedelleri ödemekten zevk alanlar, oturduğunuz o koltuklarda bir gün oturmayacağınızı bilerek, bu ülke insanları tarafından geliştirilen ürünleri kullanmakta ısrar etseniz acaba kim kazanır? Ülkemizin geleceği mi, yoksa başkaları mı? Kamu ve özel sektöre sesleniyorum: Bu ülke insanı ve ürettiklerine sahip çıkarsanız Türkiye’nin yarınlarına sahip çıkarsınız. Yarınımıza, geleceğimize sahip çıkalım. Cesur olalım ve yabancı hayranlığı gibi hastalıklı komplekslerden kurtulalım…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet modeline geçilmesiyle birlikte bakanlıkların kendi alanlarına odaklandıklarını görüyoruz. Salgın sürecinde ihracatı nasıl artırırız diye kafa yorup çözüm üretme gayretindeler. Bu çalışmalarını ilgi ve dikkatle takip ediyoruz. Ticaret müşavirlerimizin misyonlarına uygun çalışmalarını gözlemliyoruz. Bakanlığın dijitalleşmenin farkında olması, etkin kullanması doğru bir yaklaşım. Ancak yapıcı ve ufak bir eleştiri ile onlara destek olmak da gerek. Bakanlık olarak sektöre rakip olmaktan çok, sektörü etkin kullanacak bir model ortaya konulmalı. Bu model bürokrasideki değişimlerden etkilenmemeli.
STK’ların yatırım kültürü kazanmasıyla ilgili geçen ayki yazımıza olumlu ve olumsuz yaklaşımlar oldu. Bunu önemsiyoruz. Çünkü doğru bir tutum sergilediğimizi düşünüyorum. Tekrar basitçe vurgulamak gerekirse Ankara’da bir firmanın hisselerine -evet yine Ankara diyoruz. Çünkü Ankara merkezli ICT firmalarının sürekli uluslararası arenaya çıktığını gözlemliyoruz- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının da bigâne kalmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Pandemi döneminde ICTMEDIA olarak kendi kapasitemizi öğrenmeye ve eksiklerimizi gidermeye çalıştık. Bu süreçte 360 derece yayıncılığa odaklandık. Video ve canlı yayın tarafımızı geliştirme ve güçlendirmeye çalıştık. youtube kanalımız ICTMEDIAtv üzerinden yaptığımız yayınlarda artı ve eksi yönlerimizi görme imkanınız oldu. Bu alanda geç inisiyatif aldığımız için biraz hayıflandık. Ancak arayı kapatmakta azimliyiz. Yeni yayın döneminde yani Eylül ayıyla birlikte sizlere sürprizlerimiz olacak. Farklı konu ve konuklarla internet mecralarından karşınıza çıkacağız. Olumlu veya olumsuz eleştirileriniz muhakkak olacaktır. Onları bizlerle paylaşırsanız, mutlu oluruz. Yeni yayın döneminde görüşmek dileğiyle…
Bu sayıda; “Yapay Zeka ve Veri Analitiği” konusunu ele aldık. Sektörün önde gelen firmalarının açıklamalarının yer aldığı dosyamızda enine boyuna konuyu tartıştık. Ayrıca Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş ile eğitimde dijital dönüşüm üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Sektörün gündemini tutan haberler ile yazarlarımızın yorumlarını ilgiyle okuyacağınızı umuyorum…