Çocukluğumuzda yerli malı haftası yapılırdı. Evden meyve, kuruyemiş ve benzer yiyecekleri okula götürür ve afiyetle yerdik. O güne özel hazırlanmış yiyecekler yediğimizden hoşumuza da giderdi. Amaç yerli malı ürünleri teşvik etmekti, ancak her şeyde olduğu gibi iş yine gösterişe dönüşür ve ithal muzlar getirildi. Çünkü o dönemlerde en pahalı meyve ithal muzdu. O günden bugüne aynı yanlış anlama devam ediyor. O gün ne anne babalarımız ne de öğretmenlerimiz yerli malı haftasında okula ithal muz götürülmesinin anlamsızlığını bizlere açıklamadı. Aslında anne, baba ve öğretmenlerimizin de bu olayın çok farkında olduklarını düşünmüyorum.
Günümüzde Yerli Malı Haftası yapmıyoruz ama, oldukça fazla yerli ve milli kavramını kullanır olduk. Bugünkü yerli ve milli olayı çocukluğumuzdaki Yerli Malı Haftası ile çok benzeşiyor aslında. Bugün aynı düşünce yapısı şekil değiştirerek devam ediyor. İçindeki hiçbir aparatını ve teknolojisini üretmediğimiz bir ürünün kasasını üreterek yerli ürün ürettiğimizi zannediyoruz. Ürettiğimiz teknolojilerin çoğu bazı istisnalar dışında tamamen dışa bağımlı sadece ismi Türkçe olan veya ismi yabancı, sahipleri yerli olan ürünleri yerli üretim olarak kabul ediyoruz.
Nisan ayı içerisinde bir güvenlik ürünleri fuarında radyolink ürünleri satan bir firmanın standının önünden geçerken tamamen yerli ibaresinin olduğu afiş dikkatimi çekti. Aslında bu yerli ve milli kavramını görünce heyecanlandım. Çünkü yaklaşık bir yıl önce yerli radyolink ürünü aramıştım ve bulamamıştım. Bu heyecanla standa yaklaşıp firma sahibine “Yerli mi üretiyorsunuz?” diye sordum. Firma sahibi bana göre trajikomik bir cevap verdi: “Ürünlerimiz yerli değil ama ismimiz tamamen yerli.” İsminin yerli olmasından dolayı ürünü yerli sayan bir firma sahibi. Güler misin ağlar mısın?
Aracın motorunu üretemiyorsanız diğer yan aksamlarını üretmeniz bu ürünü yerli yapmayacaktır. Çip üretemiyorsanız veya çip üretecek teknolojiye sahip değilseniz ürettiğiniz hiçbir bilgisayar yerli değildir. Tank motoru üretemiyorsanız ürettiğiniz hiçbir tank maalesef yerli değildir. Güneş paneli için hücre üretemiyorsanız ürettiğiniz güneş paneli yerli değildir. Bu örnekleri sayfalarca yazabiliriz. Velhasıl ismin yerli olması ürünü yerli yapmaya yetmez.
Günümüzde ülkemizin yerli aracının olmaması, yerli bilgisayarının olmaması, yerli tankın ve uçağının olmaması ülke olarak yerli ve milli kavramını tam anlamamızdan kaynaklanmış oluyor belki de. Yerli üretimi arttırmak için her yıl milyonlarca lira para teşvik ve hibe olarak girişimcilere dağıtılıyor. Ancak geri dönüşü yok denecek kadar az. Ne gerçek anlamda yerli ürün üretebiliyoruz ne de yerli bir marka.
Marka bilincimizde belki de gözden geçirmeliyiz. Ülkemizin dünya çapında gerçek marka olmuş ürün çok çok az. Sorunun kaynağına indiğimizde yine aynı noktaya varıyoruz. Kanımca bir şeyleri yanlış anlıyoruz. Bu yüzden önce algı ve bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Öncelikle yerli sayabileceğimiz ürünün ana parçasını bizim üretmemiz gerekiyor. Ardından ürettiğimiz ürünü dünya çapında markaya dönüştürmemiz gerekiyor. Yerli dediğimiz ama aslında yerli olmayan ürünler bırakın yurt dışında rekabet etmeyi yurt içinde bile ithal ürünlerle kalite olarak rekabet edemez durumda. Satıcı ve alıcı da uzak doğu menşeli ürünler hariç ithal ürünün daha kaliteli olduğu algısı oldukça hâkim.
Gerek fiziksel savunma gerekse siber savunma konularında hızla dışa bağımlılıktan kurtulup kendi ürünlerimizi üretmeliyiz. Motorunu üretmediğiniz uçağı uçuramaz, tankı yürütemezsiniz. Bunları algılayacak radar ve savunma sistemlerini üretemiyorsanız yerli savunma sisteminden söz etmemiz pek mümkün olmayacaktır. Bütün kodlarıyla kendi yazdığımız bir siber güvenlik yazılımımız yok ise yaptığımız hiçbir siber güvenlik sistemi verilerimizi korumayacaktır. Millî veya yerli siber güvenlik sistemleri yapmak istiyorsak her sektörde olduğu gibi siber güvenlik sektöründe de gerçek çözüm üretebilecek firmalar desteklenmelidir. Yabancı ürünlerden devşirilmiş ürünleri yerli olarak kabul etmekten vazgeçmeliyiz.
Sonuçta milli ve yerli kavramının çok iyi özümsenerek destek ve hibe politikalarının belirlenmesi gerekmekte. İsmi yerli olan, dış kutusu yerli ama teknoloji ve içindeki diğer parçaları yurtdışı kaynaklı olan ürünleri yerli ve milli kabul etmememiz gerekiyor. Teknokentlerde bulunan yüzlerce firmayı taklit mantığından uzaklaştırıp gerçek ürün ve marka yaratmaya yönlendirmemiz gerekmekte.
Çok yakın zamanda gerçek anlamda yerli otomobilimizi, yerli uçağımızı, yerli tankımızı hatta yerli uydumuzu üretebileceğimiz politikaları oluşturabileceğimiz konusunda oldukça umutluyum. Bir gün yurt içi ve dışında tercih edilen otomobil markalarımız olacağını, kendi siber güvenlik sistemlerimizi yazabileceğimizi düşünüyorum.