TELEKOM SEKTÖRÜNDE YERLİ ve MİLLİ ÜRETİM-2

Yazımızın bir önceki bölümünde, ülkemizde telekom sektöründe yerli üretimler konusunda geçmişe yönelik bilgiler sunmuş ve günümüzde bu alanda önemli etkinlikleri olan ULAK A.Ş. ve Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi oluşumları hakkında ayrıntılar vermiş ve en son olarak da GTENT Firmasının kurulduğunu söylemiştik.

Şimdi gelelim oluşumundan bu yana HTK neler yapmış, yeni iş tanımı yani 5G projesi (UUYM5G) ile ilgili olarak, şüphesiz ULAK A.Ş.’nin neler yaptığını biliyoruz ve zaten bu konuda geçen sayıda bilgi vermiştim, güncel olarak aktif baz istasyonu sayısı şirketin web sitesinden görülebilir.

-Mart 2019-‘UUYM5G Projesi'nin ürünlerinden ‘5G Çekirdek Şebeke’, ‘5G Anahtarlayıcı’ ve ‘5G Element Yönetim Sistemi’ birbirlerine entegre edilerek şebekeye kayıt olma ve data bağlantısı demo senaryoları test edilmiş.

-17 Haziran 2019-HTK bünyesinde bulunan HAVELSAN, i2i, TTG ve Pavotek firmalarının geliştirdiği 5G Çekirdek Şebeke ve diğer 5G şebeke elemanları üzerinden HD kalitesinde video transferi ve mevcut mobil operatörlere doğru ses araması canlı olarak yapılmış.

-4 Temmuz 2019 da Vodafone Türkiye ev sahipliğinde, IMS şebeke üzerinden diğer lisanslı mobil ve sabit şebekelere doğru güvenli çağrı ve MCPTT (Mission Critical Push to Talk/Görev Kritik Bas Konuş Sistemi) senaryoları gerçekleştirilmiş. Programda, 5G haberleşme iletimini sağlayacak ‘5G Anahtarlayıcılar’ ve ürünlerin yönetimi ile izlenmesini sağlayacak ‘5G Element Yönetim Sistemi’nin yeni versiyonları da tanıtılmış.

-24 Temmuz 2019-Turkcell Kartal Plaza ve HAVELSAN laboratuvarları arasında gerçekleştirilen bağlantı ile yapılan testler sonucunda, Turkcell şebeke mimarisinde kullanılacak standartlarla uyumlu ticari bir 5G baz istasyonu, HAVELSAN tarafından geliştirilen yerli ve milli sanallaştırma platformu üzerinde kurulu olan ve HAVELSAN, i2i Systems ve paydaşları tarafından geliştirilen yerli ve milli 5G çekirdek şebekeye başarıyla bağlanmış.

-Bilahare 1 yıldan daha fazla süre sonunda, HTK’ca gerçekleştirilen en önemli etkinlik 24 Ekim 2020 tarihinde Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi Projesinin en önemli aşamalarından biri olarak kabul edilen ve bu proje kapsamında geliştirildiği belirtilen, TR713-7GHz radyolink sisteminin demosu yapılmış.

Ben bu yazıyı hazırlarken 16 ARALIK 2020 tarihinde gerçekleştirilen “Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi Projesi 6'ncı Çalıştayı ve Yürütme Kurulu Toplantısı” süresinde Türk Telekom-Ümraniye, Turkcell-Kartal, Vodafone-Maslak, HAVELSAN-Ankara'da yer alan laboratuvarlarda 5G demoları gerçekleştirildi. Daha sonra İstanbul Anadolu Yakası’ında 5G Baz İstasyonu ve radyolink'i ile Avrupa Yakası'nda bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Teknokent'e bağlanılarak 5G üzerinden veri paylaşımı yapıldı. Ben de bu demoları izleme şansına sahip oldum, ancak görebildiğim kadarıyla bu çalıştayda yapılan test ve sunumların, 5G ile ilgili olarak daha önce yukarda anlatmış olduğum denemelerden fazla bir farkı olmadığını anladım.

Mart, Haziran ve 2 kez Temmuz 2019’da yapılan etkinlikler ve daha detaylı olarak izlediğim 16 Aralık 2020 tarihli test ve denemelerde, bir sanal platform üzerinde oluşturulan 5G çekirdek (core) şebekede, kullanıcı ve baz istasyonu emülatörü vasıtasıyla değişik trafik uygulama senaryoları gerçekleştirilmiştir.

Bu arada yukarıda testlerde adı geçen i2i ile ilgili yabancı bir dergide ilginç bir bilgiye rastladım. Bu konu ilgili firmanın da web sitesinde bulunan haberlerde de geçiyor. 18 Temmuz 2019 tarihli haber şöyle; “Polaris Networks Firması Türkiye’de i2i Sistemleri Firması ile başarılı bir şekilde 5G eğitimi gerçekleştiriyor ve birlikte çalışabilirlik denemelerine başlıyor.” Bu denemelerde Polaris Networks'ün NetTest 5G Network Emulator (emülatör; şebeke rolünü simüle eden cihaz, bir bakıma şebeke taklitçisi) sistemi kullanılıyor.

Haber şöyle devam ediyor; Polaris Networks Firmasının NetTest 5G Şebeke Emülatörü, bir 5G şebekesinin, 5G cihazları (UE), 5G baz istasyonları (gNB) ve 5G çekirdek şebeke gibi tüm öğelerini simüle eder. 3GPP spesifikasyonlarına dayanan bu araç, kullanıcıların laboratuvarda çeşitli şebeke işlemlerini ve prosedürlerini simüle etmelerine olanak tanır. Ayrıca, 5G Şebeke Emülatörleri, negatif ve anormal şebeke davranışını simüle etme yeteneği sağlar. Bu çözüm, Araştırma ve İnceleme amaçlarının yanı sıra 5G gNB ve 5G Çekirdeğin Özellik Testi için idealdir.

Daha sonra aynı firmanın haberler bölümünde bu kez Mart 2020’de aşağıdaki bilgi veriliyor:

Yeni Delhi: Polaris Networks, NetTest5G sistemi için Türkiye'nin i2i Systems ile iş birliği yaptığını ve bu sistemin 5G çekirdek şebeke işlevlerini ve özelliklerini doğrulamasına yardımcı olacağını söyledi. Bu konuda aynı tarihli 3 haber var ve ilginç olan ise bu 3 haberin de Hindistan’da yerleşik Telekom dergilerinde yer alması. Bu bilgi i2i Sistemler Firmasının kendi web sitesinde haberler bölümünde de bulunmaktadır.

Konuyla ilişkili 2 kritik husus var ilki i2i Sistemler Firmasının HTK Üyesi ve web sitesinde kendi ürünleri olduğunu belirttiği 5G Çekirdek Şebeke, IMS/TAS, Görev Kritik Sistemler ve Taban Bant (Temel Bant) sistemleri HTK’nin kurduğu GTENT Firmasının tüm 5G ürünlerinin aynısı olması. Ve ikincisi de 18 Temmuz 2019 tarihli haberi takiben birkaç gün sonra, 24 Temmuz 2019’da HTK’nın 5G baz istasyonu ve Çekirdek Şebeke testinin gerçekleştirilmesi bana biraz garip geldi. Ayrıca bu haberlerin Hindistan Telekom Web Basınında yer alması da başka bir ilginç husus.

Bunun sebebi de şöyle, Polaris Networks aslında, Kaliforniya merkezli bir ABD firması ancak Hindistan Kalküta'daki özel bir hizmet sağlayıcıdan (Dynamic Digital Technology Pvt. Ltd.) Ar-Ge hizmetleri alıyormuş. Bence i2i Firması test hizmetlerini galiba bu firmanın Hintli Ar-Ge destekçisinden almış gibi gözüküyor. Ayrıca size Polaris Firmasının iş portföyüne de vereyim; (kendi web sitesindeki bilgi)

Polaris Networks şu anda iki alanda yazılım ve hizmetler sunmaktadır: Kablosuz Teknolojiler için Test ve Ölçüm, 4G ve 5G Hücresel Teknolojiler için paket çekirdek şebeke.

GTENT Firması’nın neredeyse tüm ürünleri i2i Firması ürünleri ile aynı, HTK paydaşlarından başka bir katılımcının niçin ürünü yok GTENT’in portföyü içinde? i2i Firmasının ürünleri dışında GTENT’in diğer ürünleri 5G Yeni Radyo (NRAN) ve EMS & OSS (bu iki yazılım sisteminin TTG International Firmasına ait olduğunu tahmin ediyorum) sistemleridir. Benim bütün bu dokümanlardan ve GTENT’in kendi web sitesinden anlayabildiğim kadarıyla bu ürünlerin özellikle donanım olarak mevcudiyeti konusunda biraz tereddütlerim var doğrusu. Bu ürünlerin oluşturulması için çalışmalar ne zaman başlamış, hangi HTK paydaşları bu işleri paylaşmış, ürünler için hangi patentler ya da lisanslar alınmış, kimlerle bu konuda iş birliği yapılmış?

Şüphesiz diğer 5G şebeke donanımlarının yardımcı ve alt ürünlerinin (LAN, WAN portları, güç kaynakları, router’lar vs gibi) üretimi zaten uzun bir süreden beri ülkemizde yapılmaktadır, aynı şekilde SDN, NFV, OSS, EMS gibi yazılımlar da ülkemizde daha önce gerçekleştirilmektedir.

Aşağıda 5G için bu yılın başına kadar alınan patent sayılarının tablosu verilmektedir. Bu tabloya göre dünyada 5G ile ilgili çalışmalar yaklaşık 10 yıl önce başlamış, HTK’nın 2017 yılı sonunda ve GTENT’in 2020 yılı ağustos ayı başında kurulduğu dikkate alındığında, bu oluşumların birkaç yıl içinde 5G sistemlerini yerli olarak üretecek seviyeye gelebilmiş olmaları gerçekten tebrik edilecek bir durum olsa gerek!..

Kaynak: IPlytics GmbH-Fact finding study on patents declared to the 5G standard/January 2020- The study was officially commissioned by the German BMWi- Federal Ministry for Economic Affairs and Energy.

Şimdi gelelim TR713-7GHz radyolink sisteminin demosu konusuna, radyo link cihazları sadece 5G’ye ait bir ürün değildir. Radyo link sistemleri fiber ve diğer tür kablo sistemleri haricinde şebekede telekom trafiğini (sabit veya mobil veri, ses, TV vs gibi her türden trafiği) havadan (kablosuz) radyo frekanslarını kullanarak doğrudan görüş olan iki nokta arasında (Line of Sight) taşır. GTENT’in web sayfasında verilen bu sayısal radyo link sisteminin kökeni, bence TÜBİTAK’ın SRC 155A radyo cihazına dayanıyor.

SRC 155A Radyo Cihazı Projesi’nin Ar-Ge çalışmalarına 2008 yılında başlanmış. Tamamen TÜBİTAK BİLGEM kaynakları ile 2010 yılında tamamlanan proje kapsamında 6 Şubat 2012 günü, BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer, TÜBİTAK BİLGEM Başkan Vekili Dr. Hasan Palaz, Turkcell Genel Müdür Yardımcısı İlter Terzioğlu ve SimPro Genel Müdürü Alaeddin Gülbüken’in katılımlarıyla bir imza töreni gerçekleştirilmiş. (TÜBİTAK Bülten / Sayı 123- Mart 2012- Sayfa 14) Aynı tarihli pek çok gazete ve haber bültenlerinde de çıkan bu yazıda bahse konu SRC yani Sayısal Radyo Cihazının veri iletim hızı 155 Mbps’mış. TÜBİTAK tarafından tasarlanan ve SimPro tarafından Turkcell’in kullanımı için üretilen yerli radyolink cihazı SRC155A, havadan uzun mesafeli bağlantı için en uygun frekans olan 7 GHz frekansını kullanıyormuş.

  1. sonra 2014 yılında aynı cihazın SRC 400 adlı yeni bir ürünü geliştirilmiş, bunun iletim hızı da 400 Mbps. Bu cihaz zaten Savunma Sanayi Ürün Kataloğu’nda yer almakta ve ürün için şunlar ifade edilmektedir; ”Mevcut GSM ve Telekom altyapı şebekelerinde kullanılabilen ve LTE/4G şebekelerine geçildiğinde ihtiyaç olacak çok yüksek hızlı paket veri taşıma kabiliyetini de sunabilen yeni nesil radyo cihazıdır. İsteğe bağlı olarak STM1 ve E1 ara yüzleri de sisteme adapte edilebilir. Çalışma frekansı; 7 GHz, 8 GHz ITU bantlarındadır.” Yani sonuç olarak 5G için demosu yapılan bu radyo cihazının yerli olarak Ar-Ge çalışmalarına tam 12 yıl önce başlanmış.

Bu haberlerle ilgili olarak gözlemlediğim bir diğer dikkat çekici husus ise o zamanlar bu radyo cihazı için sadece yerli kelimesi kullanılıyormuş yerli ve milli değil, haber başlıkları şöyle; “Yerli Radyolink, Turkcell'le hayata geçiyor-Teknolojide "yerli" fırtınasına yüksek frekanslı radyo dalgalarıyla bağlantı sağlayan Radyolink de katıldı- Ülkemizin ilk yerli Radyolink cihazı SRC155A, TÜBİTAK tarafından tasarlandı.” Bence bu ifadeler doğru, bir ürünün milli olmasının ne demek olduğunu yukarıda zaten anlatmıştım.

Sonuç olarak, ULAK A.Ş. şu anda bana göre milli bir ürün olmasa da en azından yerli olarak üretilen bir baz istasyonu sistemine sahip ve bu sistem halen ülkemizdeki mobil şebekelerde belirli performanslarda çalışıyor ve hizmet sunuyor. Diğer yanda ise HTK tarafından oluşturulan GTENT A.Ş.’nin ise 5G için halen ortada kullanılabilecek belirli ve somut bir ürünü olduğunu tahmin etmiyorum. (Bu konuda tüm temennim ve dileğim benim eksik ve yanlış kanıya sahip olmamdır.)

Çünkü GTENT’in web sayfasından gördüğüm ve GTENT ile birlikte teknoloji ve telekomünikasyon alanında faaliyet yürüten 10 firmayı belli ölçülerde incelemeye çalıştım, ama maalesef iki firma dışında diğer firmaların portföylerinde telekom ve özellikle de kablosuz sistemler konusunda ciddi olabilecek bir bilgi bulamadım. Bu iki firmanın biri yukarıda bahsi geçen i2i, diğeri ise OSS (İşletme Destek Sistemleri) yazılım çözümleri sağlayan TTG International Ltd., diğer firmaların doğrudan mobil haberleşme ya da 5G teknolojileriyle herhangi bir ilgilerinin olduğuna dair bir veriye rastlamadım. Dolayısıyla daha yeni kurulmuş böyle bir oluşum yapısında nasıl olacak da 5G gibi yüksek teknolojik sistemlerin birkaç yıl içinde Ar-Ge’si ve ürünü yapılacak, doğrusu pek tatmin edici gözükmüyor bu bana.

Buraya kadar hem ULAK A.Ş. ve hem de HTK ve GTENT A.Ş.’nin oluşumları, aktiviteleri, neler yaptıkları ve aralarındaki ilişki ve gelişmeleri hakkında bilgi verdim. Şimdi bu iki oluşum, bir sonraki adımda neler yapabilirler buna bir göz atalım, şüphesiz ki bunlar sadece benim kişisel düşüncelerim olacak.

Öncelikle iki kuruluş ya da şirket de ülkemiz için önemli ve telekom sektörümüze değer katabilecek yapılara sahip. Burada ULAK A.Ş. de çalışır durumda bir ürün, GTENT de ise benim algılayabildiğim kadarıyla 5G için bazı yazılımlar ve 5G ile ilgili daha fazla bilgi birikimi mevcut. Bu nedenle her iki şirket bir araya gelmeli ve hem maddi ve hem de bilgi birikimi güçlerini birleştirmelidir. İki yapı yeni bir isimle tek bir şirket ya da kuruluş haline (örneğin-Türk Mobil A.Ş gibi) getirilebilir.

Ancak bu konuda öncelikle ULAK A.Ş.’nin kamuya ait bir şirket (SSTEK A.Ş.-Aselsan-Havelsan) olması sebebiyle özel bir düzenleme ile hisselerinin yeni şirkete devredilmesi gerekebilir. Çünkü bu üç kurumda genel olarak askeri sistemler ve ihtiyaçlar üzerine odaklı faaliyet, ürün ve Ar-Ge çalışmaları yapmakta. Bunun yanında yeni oluşumun tamamen ticari bir temel yapı üzerinde ve herhangi bir şekilde kamunun etkisinde ve gözetiminde olmaması gereklidir. Yönetimin, yapılanmanın ve organizasyonun tümüyle özel sektör statüsünde olması, günümüzde çok hızlı gelişen ve değişen haberleşme sektöründe çabuk hareket etme ve adaptasyon şirket için önemli bir husus olacaktır. ULAK A.Ş.’nin hisse devri mümkün olmasa bile yeni oluşumda kamu sadece denetçi konumda da kalabilir. Ya da bu yeni şirket borsaya veya başka yatırımcı şirketlerin hisse almasına uygun bir statüde oluşturulabilir.

Bu yeni şirket öncelikle ve kısa dönemde ULAK Baz İstasyonu üretimini sahadaki uygulamalar doğrultusunda ve ülkemizdeki 3 mobil operatörle görüşerek onların ihtiyaç ve kullanım planlarına uygun olarak teknolojik iyileştirmeler ve geliştirmeler (3GPP Release 11, 12, 14) ile belki sadece LTE-A Pro yani 4.5G’ye doğru sürdürebilir, ama bu konuda kamunun 5G Lisansı için açık bir takvim de belirlemesi gerekir. Şirketin bu üretim ile elde edeceği (eğer elde ediyor ise) gelir ve ayrıca TUBİTAK’ın halen sağladığı (253 Milyon TL) ve daha sonra sağlayacağı ya da başka kamu kaynaklı Ar-Ge desteği ile 5G yerine önümüzdeki 10 yıl için 6G konusunda Ar-Ge faaliyetine başlamasında büyük yararlar bulunmaktadır. Ancak kamu desteğinin, mevcut durumdaki gibi şirketin Ar-Ge harcamasını takiben 1 yıl sonra %60-75 olarak sağlanması şeklinde olmaması gerekir. Bu tür kamu Ar-Ge kaynak kullanımının nasıl yapılması gerektiği konusundaki düşüncelerimi daha sonra anlatacağım.

Yeni kurulacak şirket (ya da oluşum) görev olarak üç temel bölümde faaliyet gösterebilir; Ar-Ge, uluslararası faaliyet ve mevcut baz istasyonu üretiminin sürdürülmesi. Mevcut baz istasyonu üretimi ile ilgili çalışma konusunu yukarıda açıklamıştım, diğer iki faaliyet için önerilerim ise aşağıda sunulmaktadır.

6G ile ilgili Ar-Ge çalışmalarına ait pek çok konu ve araştırma alanı bulunmakta olup, bazılarını şöyle sıralayabiliriz; THz haberleşmesi, geniş ölçekli antenler, meta-malzemeler, yörüngesel açısal momentum haberleşmesi, kuantum kripto güvenliği, yapay zeka tabanlı kablosuz haberleşme, vs gibi.

6G için uluslararası faaliyetleri de 3 ana grupta sınıflandırabiliriz, 3GPP, ETSI ve ITU’daki çalışmalara katılım, 6G Ar-Ge konusunda çalışan mobil operatörler ile iş birliği ve son olarak da üretici firmalarla (Samsung, Huawei, ZTE vs.) ortak proje çalışmaları. Tüm bu çalışmalar için şüphesiz en önemli konu yeni oluşuma mali kaynak ve fon sağlamak olacaktır. Bu amaçla TÜBİTAK kaynakları yanı sıra finansmanın önemli bir kısmı BTK’daki Evrensel Hizmet Katkı Payından karşılanabilir. Eğer gerekirse bu kaynağın kullanımı için özel bir düzenleme de yapılabilir.

Şirket niçin 5G yerine 6G için Ar-Ge faaliyeti yapmalıdır? Çünkü dünya 5G çalışmalarına 10 yıldan önce başladı, binlerce lisans ve patentler alındı, halen bir çok ülkede 5G sistemleri kuruldu (genelde non-standalone modda) ve zaten hizmette. Böyle bir durumda, Ar-Ge için harcanacak süreç de dikkate alındığında, 5G için yapılacak Ar-Ge çalışması ve bunu takiben gerçek olarak ürün ortaya çıkarılsa bile ürünün pazarı yine sadece ülkemiz olacaktır. Hepimiz biliyoruz ki dünyada çok hızlı gelişen ve değişen mobil sektörde, uluslararası platformda önemli bir oyuncu olabilmek için çok fazla donanım üretip tüm dünyaya pazarlamanız gerekir ki sürdürülebilirlik için gerekli olan Ar-Ge harcamalarına önemli kaynak sağlayabilesiniz. Aksi halde kısa bir süre içinde pazarda kaybolur ve yapmış olduğunuz çalışma ve mali kaynaklar da heba edilmiş olur.

Daha önceki bir çok yazımda bahsetmiş olduğum gibi neredeyse temel gelişimi tamamlanmış, bilinen bir teknoloji için Ar-Ge çalışması yapmak zamanı ve kaynağı boşa harcamaktır. Gerçek teknolojik araştırma yeni, tam olarak bilinmeyen ve uzun dönemde yararı olacak konular üzerinde yapılmalıdır. Aksi takdirde bu, başkalarının önceden yapmış olduğu çalışmanın tekrarından öteye geçemez ve size de yararı olmaz. Zaten bu yüzden bizde yerli üretilen teknolojik ürünlerin devamı gelmiyor. İşte yukarıda bahsetmiş olduğum TÜBİTAK tarafından geliştirilen sayısal radyo link cihazına ne oldu? 3 mobil operatörümüz ve Türk Telekom şimdiye kadar kaç adet bu yerli radyolink cihazını kullandı? Bu bilgileri ben araştırdım bulamadım. Bu sayısal radyolink cihazından yurtdışına satış yapıldı mı, bunu da bilmiyoruz.

Maalesef ülkemizde birçok şey sadece sözde kalıyor, ben bu yazımı hazırlarken geriye dönük olarak yapmış olduğum araştırma ve incelemeler sırasında konumuzla ilgili basına yansıyan o kadar ilginç haberler okudum ve bilgiler gördüm ki, bazılarını siz okurlarımın dikkatine hiç değiştirmeden ve hiçbir yorum yapmadan olduğu gibi sunuyorum:

- “3G teknolojisi için geç kalmıştık, 4G için çalıştık ve prototipi çıkardık, 4G teknolojisini 3 yıl içinde tamamen bitirmiş olacağız.” (2013)

- “....... Projesi Türkiye'yi 2023 hedeflerine taşımaya ve dünya pazarlarında 4G alanında bir milli marka oluşturmaya imkân sağlayacak.” (2015)

- “10 yılda dünyadaki dijital dönüşüm pazarının 100 trilyon dolar olacağı hesaplanıyor, dijital Türkiye çalışmamızda biz bu 100 trilyon dolardan yaklaşık 1 trilyon dolar pay almayı hedefliyoruz.” (2018)

- “Geliştirilecek 5G sistemler tamamen yerli ürün olarak piyasaya çıkartılacak, projeyle tüm dünya ile aynı zamanda 2020 yılında 5G teknolojilerini öncelikle Türkiye'de devreye almak amaçlanıyor.” (2018)

- “2020 ile beraber Türkiye’yi dünya üzerinde bu teknolojileri (5G) üreten ülkelerden biri yapacağız.” (2018)

- “5G'ye hazır bir ürün olarak sahada, diğer taraftan 5G radyo ve çekirdek şebekemizi de 2021 ortasında hazır edeceğiz." (2020)

- “5G’de milli bir takımla yerlileşme çalışmalarına başladık. Hedef yüzde 100’ünü yerli yapmak ve bunu 2023’te başaracağız.” (2020)

-2015 yılında bir 4G ürünü çıkartacağız-geliştirdiğimiz 4G teknolojisi dünya standartlarında.

-Bir haber de Almanya’da bir Ar-Ge Laboratuvarında çalışan Türk profesörün Haziran 2015’de Milliyet Gazetesinde (başka gazetelerde de var bu haber) çıkan bir demeci var, başlığı şöyle;

'4.5G ekonomiyi patlatır'

“Türkiye’nin de şu dönemde 4G’ye geçmek ve 5G’yi beklemek yerine 4.5G’ye geçmesi daha mantıklı görünüyor” 5G’nin 2020 tarihinden önce gelmesinin mümkün olmadığını da anımsatan .........(ismi), “5G standartlarının ve frekanslarının 2020’de belirlenmesinden sonra yaygınlaşması da 2022 yılını bulur. Bu nedenle Türkiye’nin 5G’yi beklemesi ekonomisi için büyük darbe olur. Ülke olarak dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefimiz varsa, 5G’yi beklemeden 4.5G’ye geçmemiz gerekir. 5G’yi beklersek bu treni kaçırırız” uyarısını yaptı.

  1. sayıda: Telekom sektöründe yerli ve milli üretim nasıl yapılır, serimize devam edeceğiz.