YETKİ PAYLAŞILIR, SORUMLULUK PAYLAŞILMAZ. BİLGİ İSE PAYLAŞILDIKÇA ARTAR.

Toplu yaşamın kendine özgü, yazılı olmayan bazı kuralları, değerleri olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu değerleri Ahlak, Erdem, Etik gibi kavramlarla tanımlıyoruz. Ahlak, kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı ile ilgileniyor. Erdem ise ahlaken doğru olanın yapılması… Peki Etik nedir? Türk Dil Kurumu’na göre; Töre bilimi. Yani çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü. Tarihsel olarak kısaca baktığımızda antik Yunan döneminden Platon’un devlet, kamu etiğini ön plana çıkardığını, Aristoteles’in ise özgür insan etiğini dikkate aldığını, Epiküros ise haz kavramı üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Ünlü Türk düşünür ve bilim adamı Farabi ise Erdem’i ön planda tutar ve Erdemli İnsan/Erdemli Devlet der…

“Bilgi nedir, bilginin güvenliği nedir?” diye Türk Dil Kurumu Sözlüğüne baktığımızda altı adet tanımlama var. Sanırım en uygunu; “İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf.” Günümüz teknolojik gelişmeleri ışığında bunların güvenliği söz konusu. Orada da Bilgi Güvenliği devreye giriyor. Farklı tanımları olsa da bilgi güvenliği de aynı kapıya çıkıyor. “Öneme haiz bilginin korunması, bütünlüğünün sağlanması, erişebilir ve ulaşabilir olmasının sağlanması için alınan gerekli, önlemler ve tedbirlere/bilgilerin izinsiz kullanımından, izinsiz ifşa edilmesinden, izinsiz yok edilmesinden, izinsiz değiştirilmesinden, bilgilere hasar verilmesinden koruma veya bilgilere yapılacak olan izinsiz erişimleri engelleme işlemlerine” Bilgi Güvenliği tanımı yapıldığını görüyoruz.

Bilgi güvenliğinin gündeme gelmesi bilgisayarın gelişmesiyle paralel gelişiyor. 1960’lı yılların ortalarından itibaren bilgisayar popülaritesinin artıyor. Güvenlik kaygıları ortaya çıkmaya başlıyor. Deborah Russell ve G. T. Gangemi Sr. bu süreci tanımlarken “1960’lar bilgisayar güvenliği çağının asıl başlangıcına işaret eder” diyor.

Geçen ay sektörümüzün önemli firmalarından birinin başına hiç istemediğimiz bir durum geldi. Bu olay bilginin, bilgi güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu hepimizin bir kere daha görmesini sağladı. Hayatımızın bir parçası haline gelen internetin ve bilgilerimizin korunmasının ne kadar hayati bir mesele olduğunu tekrar fark ettik. Kurumların teknolojik ortamdaki güvenliği ve bunun yanı sıra kişilerin bilgilerinin de aynı derece korunması itibar katiline uğramamaları için alınan hizmetlerin güvence altında olması gerekiyor. Dolayısıyla siber güvenlik hizmeti sunan kurum/firmaları da koruma altına alarak bir yetkilendirme süreci işletilmesi, aynı şekilde çalışanlarının da çok ciddi bir değerlendirme sürecine tabi tutulması sanıyorum elzem hale geliyor. Kamuya ve kişilere hizmet veren firmalarımızın periyodik denetlenmesi ve dolayısıyla kendilerine özgün yerli ürün durumlarının da bu minvalde kategorize edilmesi naçizane bir öneri olarak dikkatlere sunuyoruz.

Salgın süreci tüm dünya gibi ülkemizi dolayısıyla ICT sektörünü de derinden etkiledi. Bu zorlu süreçten çıkmak için şimdiden hazır olmamız gerekiyor. Bu hazırlığı nasıl inşa edeceğiz diye soruyorsanız bunun cevabının çok basit olduğunu ve yukarıdaki girizgahta verdiğimizi fark edersiniz. Ancak bu salgın döneminde sektörümüzde çok güzel gelişmeler de oldu ve büyük satışlar gerçekleşti. Bu yerli satışı gerçekleştiren firma sahipleri acaba kazandıkları ile neler yapıyorlar? Bizim ki sadece merak…

Söz konusu firmaların sahipleri dün kendileri yatırımcı ararken çektikleri sıkıntıları, zorlukları dikkate alarak startup firmalarımıza yatırım yapsalar, onlara mentör olsalar, yol gösterseler… Malum, damla küçüktür ama etkisi dalga dalgadır. Başta büyük çaplılar olmak üzere artık her firmanın Ar-Ge ve inovasyon dışında artık bütçelerine startup yatırım bütçesi ilave etmelerinin zamanı gelmedi mi sizce? Ülkemizin geleceği teknolojide ve inanın teknokentlerimizde çok güzel işler yapılıyor. Dönüp teknokentlere, Anadolu’ya bakmanızı tavsiye ediyoruz…

Bu sayfalar yeri midir değil midir diye bakamayacağımız bir konu ise: SOYKIRIM… Hangi milletlerin geçmişte soykırım yaptığı, bir halkı, bir toplumu ortadan kaldırmak için nasıl gayretler gösterdiğini görmek isteyenler dünya tarihine bakabilir. Görülecektir ki bu milletler içinde Türkler yoktur. Her yıl 24 Nisan’da ABD Başkanları Ermenilerle ilgili soykırım iddialarını gündeme getiriyor, Ermeni tezlerini savunan açıklamalar yapıyor. Bu yılda ABD Başkanı Biden, 1915 Olayları ile ilgili tarihi gerçeklere uymayan, hatta üzerine vazife de olmayan bir konuda Türklere karşı büyük bir iftirada bulundu. Soykırım görmek isteyenlere; öncelikle dönüp aynaya bakmaları ve kendi tarihleri ile yüzleşmesini tavsiye ediyoruz.

Bu sayıda; ayın konusunda “Tarım Teknolojileri ve Akıllı Sulama Sistemleri”ni ele aldık. Küresel iklim değişikliği ve beraberinde yaşanan kuraklık sulama sistemlerinin hayati önemini ortaya koydu. Sektörün uzmanları dosya konumuza görüş ve önerileriyle katkıda bulunurken, yazarlarımız değerli yorumlarında konuyu ele aldı. Ayrıca İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Attila Dikbaş, teknokentler ve Arı Teknokent’in çalışmalarını konuştuk. Prof. Dr. Dikbaş, Türkiye’nin yazılım ihracatının yüzde 16’sını İTÜ ARI Teknoket gerçekleştirdiği bilgisini verdi. Tunus El-Karama Partisi Genel Başkanı Seifeddine Makhlouf ile röportajın da yer aldığı yeni sayımızı ilgiyle okuyacağınızı umuyorum.