Malum temmuz ayının ortasından itibaren ülkemizde seri bir şekilde ormanlarımız yandı/yanıyor… Çevreyi, canlı ve cansız varlıkların karşılıklı etkileşimlerinin bütünü olarak tanımlayabiliriz. Canlı unsurları insanlar, hayvanlar, bitki örtüsü ve mikroorganizmalar oluşturur. Hava, iklim, su ve yeryüzünün yapısı ise çevrenin diğer önemli bir yönüdür. İklimin ve dolayısıyla çevrenin insan sağlığı ve haleti ruhiyesinin yanı sıra ahlaki sürecinde de etkili olduğunu çeşitli kaynaklarda ifade edildiğini görüyoruz. Malumunuz eskiden vakfetmek bağışlamaktı. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde dikkat çeken hususlardan birisi de devlet yöneticilerinin çevreyle ile ilgili vakıflar kurması ve bu vakıfları himaye etmeleridir.
Çevre konusu hepimizin duyarlı olduğu bir alan. Milletimiz geçmişte çevreye özel önem vermiştir. Bunu batılı gezginlerin yazdığı seyahatnamelerde görmemiz mümkün. 18. yüzyılda İstanbul'a gelen rahip Pere Jehannot hatıralarında Müslüman Türklerin ağaca verdiği öneme dikkat çekiyor. Jehannot’un hatıralarında Comte de Bonneval verimsiz ağaçların sıcaktan kurumasına meydan vermemek üzere her gün sulanmaları için işçilere para vakfedecek kadar çılgın Türkler görüldüğünü dile getiriyor. Benzer bir hatıra da Edward Raczynski’den. Raczynski, “Türkler evlerin temelini, etraftaki ağaçların durumuna göre atmaya alışık olduklarından, gölgeli ağaçlara çok değer veriyorlar” diyor. Bu hatıralar Türklerin çevrenin vazgeçilmez unsurlarından olan ağaç ve yeşile nasıl baktıklarına şahitlik ediyor. Ağaç için söylenen şu deyim bizim düsturumuz; Yaş kesen baş keser… her kim Ormanlarımızı kundaklıyor ve yakıyor ise bunların bulunup adalet önüne çıkartılmalı ve hak ettikleri en ağır cezayı almalılar.
Sözü çok uzatmadan söyleyelim: Herkes; vay öyleydi, vay böyleydi demeden kendini insan görenlerin yaşadığı ve diğer canlılarla paylaştığı doğal ortamı korumalı, oluşan tahribatı da gidermekle kendini mükellef saymalı. Bugünlerde herkes bir şeyler söylüyor. Bunları görmezden gelerek davranmak yerine söylenenleri dikkate almalıyız. Çevrenin, iklimin, doğanın, tabiatın korunmasına yönelik bilimin ışığında, içinde teknolojik çözümlerin olduğu, hukuki yaptırımların bulunduğu, politik tedbirlerin yanı sıra çok ciddi tesiri olacak kapsamlı bir çevre eğitim politikası tesis edilmeli… Dengeli ve sağlıklı bir hayat sürdürebilmemiz için, insanın çevresindeki canlılar ve eşyadan nasıl yararlanacağını; zararlarından nasıl korunacağını bilmesi ve sorumluluğunu hissetmesiyle yakından ilgili olduğunu söylemeye gerek var mı? Yunus’un dediği gibi Yaratılanı severiz, yaradan ötürü...
Ülkelerin en önemli kaynağı nedir? diye sorulsa sanıyorum aklı başında birçok kimse insan kaynağını gösterir. Bu kaynağı nasıl işlediğiniz son derece önemli. Tabii insan kaynağının kıymetlendirilmesi denilince ilk akla gelen konu eğitim. Doğrusu eğitim bu parametrenin önemli parçalarından birisi. Ancak insan kaynağı Ahlak, Erdem, Hukuk, Adalet gibi değerlerden yoksun ise verdiğiniz eğitimin aileye, ülkeye dolayısıyla insanlığa bir katkısı olur mu? Bunu iyi düşünmek, yönetici pozisyonuna gelenlerin, çalmayan, yetimin hakkını yemeyen, ahlaklı, erdemli, adaletli ve hukuka bağlı kişiler olması geleceğimiz açısından oldukça önemli… İnsan kaynağımıza sahip çıkalım…
Dünyanın değiştiği bir dönemdeyiz. Nedense hala ülkemiz veya sektörümüzde iş yapma veya yaptırma modelleriyle ilgili sıkıntılar sürüyor. Kamu yani devlet, neden kendi ihtiyacı olan bir yazılımı piyasanın iyi elemanlarını bünyesine katarak kendisi neden geliştirmek ister ki! Sonra da bu işi yapan kişiler bu durumu bir övünç olarak ifade eder, yerli firmalara güvenmediklerini çekinmeden neden söyler ki! Ülkemizin güzel yürekli yöneticileri lütfen konuyla ilgili yeni bir iş modeli veya strateji geliştirin. Yukarıda insan kaynağından bahsettik… Burayı da doğru yönetebilirsek firmalarımız uluslararası rekabete açılabilir, böylece sadece oyun alanında ki büyük satışları duyunca mutlu olmayız. Örneğin ihracat yapan bir çok firma gibi, geçen aylarda Türk Telekom şirketlerinden ARGELA geliştirdiği bir patentli yazılım ürününü ihraç etti. Bunun gibi daha birçok ihracat neden olmasın? Firmalarımızı teşvik ve motive edelim…
Çok kısa olarak bir konuya daha değinmek istiyorum. İKK nedir? İstihbarata Karşı Koyma… Firmalarımızın teknolojik ürün geliştirme süreçlerinde dünya ile rekabet edebilir hale geldiklerini görmekten mutlu oluyoruz. Lakin bu süreçlerde dikkat edilmesi gereken konulardan birisi de İKK. Son zamanlarda özellikle savunma alanında firmalarımızın çalıştığı Ar-Ge faaliyetleri rakiplerinin eline geçtiğini çok duymaya başladık. Şirketlere tavsiyemiz varsa çevrenizde profesyonel hizmet veren şirketlerden konuyla ilgili eğitim alın! Böylece geliştirdiğiniz ürünlerin sizden önce başkaları tarafından piyasaya sürülmesini engelleyebilirsiniz.
Bu sayıda; mobil iletişim sektörünün önemli bir sorununu ele aldık. Herkesin malumu olduğu gibi sahte hatlar bir yandan aboneleri mağdur ederken, diğer yandan da mağazaları zor durumda bırakıyor. Sektör temsilcileri konuya dikkat çekmek için uzun süredir “farkındalık” çalışmaları yapıyor. Biz de ICT MEDIA olarak bu farkındalık çalışmalarına katkıda bulunmak istedik. Konuyu sektör temsilcileriyle birlikte uzmanlara sorduk. Ağustos sayımızda ayrıca dijital iş gücü çözümleri sunan yeni nesil otomasyon şirketi Robusta’nun Genel Müdürü Murat Dayanıklı ile görüştük. Sektörün nabzını tutan haber ve yorumların yer aldığı yeni sayımızı ilgiyle okuyacağınızı umuyorum…