Her insanın hayatında bir kaçış ya da nefes almak için bir alana ihtiyaç duyduğu aşikârdır. Geçmişten günümüze hemen herkesin ben şu eylemi yaparken rahatlıyorum, ben buraya gittiğimde her şeyden uzaklaşıyorum gibi çeşitli cümleler kurduğuna tanık oluruz. Peki, bu durumu hayatımızda artırmamız mümkün müdür? Bir yerden bir yere gitme imkânı bulamadığımızda ne yapmalıyız? Rahat bir nefes aldığımız alanlarımıza ulaşmak için neden ekstra çaba sarf etmemiz gerekiyor? Bu gibi soruları çoğaltmak mümkün. Fakat verdiğimiz cevaplarla, sorulara tam karşılık bulamamış olacağız ki hala kısıtlı zamanlara bu anlarımızı sığdırmaya devam etmekteyiz. Elbette yaşadığımız sürece, her sorunun doğru cevabı değişecek ya da biz doğru cevap bulmak için çabalamaya devam edeceğiz. Sadece bu süreçleri doğru yönetebildiğimize dair bazı şüphelerim var. Çünkü kendi isteklerimizi, mutluluklarımızı ve umutlarımızı doğru bir şekilde değerlendirdiğimize tam olarak emin olamıyorum.
Öncelikle kendimize ait kararlar ve bizden bağımsız olarak verilen kararlar olarak iki farklı çerçevede söz konusu durumu ayırabiliriz. Bu ayrım yaşadığımız durum ve duyguları daha makul seviyelerde kabul etmemize yardımcı olacaktır. Çünkü sonuç odaklı olduğumuz sürece genel olarak sadece iyi ya da kötü şeklinde bir değerlendirmede bulunuyoruz. Fakat sonuca giden yolda yaşananlar, ilk yola çıkışta girilen beklenti sonuç belli olduktan sonra biraz daha geri plana atılıyor. Bu durum da bizim tekrar benzer süreçlere girmemize neden oluyor. Aynı eylemleri yaparak farklı sonuç beklemek ve sonunda üzülmek sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur.
İlk olarak kendimize ait kararları ele alalım. Gerçekleştirme iradesinin bizde olduğu durumlarda öncelikle varmak istediğimiz bir hedefimizin olması gerekir. Sonrasında bu hedefimize nasıl ulaşacağımıza dair araştırmalar yaparız. Ardından, isteğimize yardımcı olacak araştırmalarımızı eyleme dökerek hedeflediğimiz sonuca ulaşmaya çalışırız. İkinci kısımda bizden bağımsız olarak verilen kararların ulaşmayı istediğimiz amacımıza olan etkisini değerlendirmeliyiz. Daha basit bir şekilde söylemek gerekirse; biz istediğimiz bir şeye kendi kararlarımızın sonucunda gerçekleştirdiğimiz eylemler sebebiyle mi ulaşamadık? Yoksa bizden bağımsız olarak verilen kararlar nedeniyle mi ulaşamadık? Bu soruların cevabını ararken sahip olmamız gereken en önemli özellik kendimize olan dürüstlüğümüzdür. Yazımın başlığında ifade etmeye çalıştığım tam da bu tespiti yapıp yapamadığımız. Çünkü herkesin hayatında farklı süreçler yaşanmaktadır. Ama hemen hepsinin ortak özelliği, yaşanan süreçlerde kendisi ve kendisinden bağımsız durumlara verdiği reaksiyondur. Bu reaksiyon ise gün geçtikçe olumsuz yönde bir artış eğilimi göstermektedir. Genel bir mutsuzluk ve öfke duygularını dışarıya çıkarmaktadır. Evrensel olarak bu duyguların büyük bir olay ya da büyük bir durum yaşanmasına gerek kalmadan ortaya çıktığı hepimizin dikkatini çekmiştir. Belki de kendimizi bu genel duygudan çıkarmamız gerekiyor. Hedef ve isteklerimize ulaşamasak bile kendimize bir de bu olumsuz duyguları yüklememek de büyük bir başarıdır. Küçük şeylerin büyük değişimlere yol açtığını ne kadar çabuk unutuyoruz. Kendimizden uzaklaştıkça sosyal hayatımızla da aynı ölçüde aramıza bir mesafe koyduğumuzun farkına varmalıyız. Bazen de tam tersi sosyal hayatımızda yaşanan olaylara takılarak kendi hayatımızı geri plana atıyoruz. Bu süreci hatasız geçirmek elbette mümkün değil. Peki, bunun ortasını bulmayı hiç denedik mi? Kendi hayatımızın gereklerini sağlamadığımızda başkalarının hayatına nasıl dokunabiliriz ki? Gerçek kaçış belki de insanın kendisiyle olan yüzleşme korkusudur. Kendine dair duygularını başkası üzerinden yaşamayı tercih eden birçok insan olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de aynı sonuçlarla karşılaşan insanlar kendi içlerinde birbirine yakınlık hissetmektedir. Ama farkında değiller ki ayrı yollardan geçip aynı yolun sonunda buluşmuşlardır. Böyle durumlardan güzel sonuçlar çıkaran insanlar da vardır. Ama çoğunlukla iyi analiz edilmemiş sonuçlar bir sonraki olumsuz sonuçların yolunu açacaktır. İşte bu gibi duygu ortaklığına girilmeden önce öz değerlendirmenin daha sağlıklı yapılması gerektiğine inanıyorum. Ulaşılmak istenen hedeflerde, önümüze birçok engel ya da birçok kişi çıkabilir. Pes etmeden bu arzumuzu gerçekleştirmek için elbette çabalamaya devam etmeliyiz. Lakin kendimize dair detay olarak görülen fakat bütünü kaplayan benliğimizi göz ardı etmememiz gerekmektedir.
Eninde sonunda önce kendimizle yaşadığımız hayatı, mutluluğu ararken de yine önce kendimizle keşfetmek zorundayız.