BOLLUK EKONOMİSİNİN SONU, KITLIK EKONOMİSİNİN BAŞLANGICI

Son 20 yıldır likitidenin bollaşması, düşük enflasyon ve teknoloji ile verimliliğin artması sonucunda dünyada bolluk yaşamaya başlamıştık. Özellikle internetin doğuşu ile birlikte artan bu bolluk, teknolojiye yapılan yatırımlarla her alanda kendini gösterdi. Bol para, bol yatırım anlamına geliyordu. Marketlerden istediğimiz ürünlere ulaşabiliyor ve e-ticaret yoluyla ihtiyacımız olan ürünleri çok kısa sürede kapımıza getirebiliyorduk. Özel bir yemek, organik bir gıda ya da farklı bir tasarım bizim bir tık ötemizde duruyordu. İş bulmak ve işe girmek eskisinden daha kolay hale gelmeye başladı. Kafeler, restoranlar hemen her yerde açılmaya başladı. Sosyal etkinlikler arttı. Turizme ve akabinde seyahate harcanan para gözle görülür şekilde katlandı. Otomotiv sektörü canlandı. Otomobil alanların, aynı aracı kullanma süresi azaldı. Teknolojik cihazlara olan talep yüksek seviyelere ulaştı. Yeni akıllı telefonu ve yeni tablet ya da laptoplarımızı her sene değiştirmeye başlamıştık. Bu değişim finansal piyasalarda da olumlu etki yaptı. Varlıkların değerleri üssel olarak artmaya başladı. Merkez bankaları talebi karşılamak için bolca para basmaya başladı. Herkes bu durumdan memnun gözüküyordu. Ta ki 2008 finansal krizine kadar. Bolluk ile büyüyen balonun ilk düzeltmesi 2008 krizi ile geldi. Birçok finansal kuruluş ve banka battı. Hükümetler ekonomiyi paniğe sürüklemeden var olan rahatlığın devam edebilmesi için yine yaptıkları şeyleri yaptılar: Daha çok para bastılar, batmakta olan şirketlere yardımcı oldular. Böylece 2008 krizi aşılmış oldu. Ancak bu sadece kaçınılmaz olanı geciktirecekti.

2020 yılına geldiğimizde, yine bolluk ekonomisi içinde yaşamaya devam ediyorduk. Pandemi ile birlikte evlere kapandık. Ekonomik aktivite durma noktasına geldi. Bu da sorun değildi. Evden tüketimimizi arttırmaya devam ettik. Pandeminin etkileri azalmaya başladığı zamanlarda birikimlerimizi gayrimenkul, arabalar ve teknolojik cihazlara harcamaya devam etmeye başladık. Pandemi dönemi hükümetler 2008'de yapılan hatayı bir daha tekrarladı. Alt yapısı olmayan ve üretime değere dayanmayan likiditeyi daha çok arttırdılar. Bunun elbette politik sebepleri vardı ancak bu sefer dinamit dolu bir depoyu ateşe vermiş oldular. Bir kanser hastasına her ağrısı ya da sorunu olduğunda yapılan kemoterapi belli bir süre hastanın iyileşmesini sağlarken, uzun vadede vücutta öldürdüğü hücreler sebebiyle bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açar. İşte ekonomilerde de durum aynen böyle oldu. Her tedaviye ihtiyaç duyulduğunda likidite genişlemesi ile çözüm arandı. Şimdi bu dönemin global olarak sonuna gelmiş gözüküyoruz.

Tedarik zincirlerinde yaşanan gecikmeler ve operasyonel problemler, çip krizi, global ısınmanın etkileri ile dengesi bozulan iklim şartları ile tarımda verimliliğin düşmesi, bol likitidenin yarattığı talep ile artan enflasyon ve fiyat istikrarının bozulması ile artık kıtlık ekonomisine geçiş yaptığımızı düşünüyorum. Hammaddelerin, doğal ve enerji kaynaklarının artık sınırlandığı ve talebi kaldıramadığı bir döneme giriyoruz. Bu sebeple, suyumuza, doğamıza, enerji kaynaklarımıza ve tatbikî insan kaynaklarımıza artık dikkat etmemiz ve yaşadığımız hayat tarzını değiştirmemiz gerekiyor. Kıtlık ekonomisinin getireceği sonuçlar kısaca şöyle özetlenebilir:

1. Daha az harcama: Artık kendimiz ve sevdiklerimiz için olan temel şeylere odaklanacağız. Daha önce rahatlıkla yaptığımız birçok sosyal etkinliği kısıtlayacağız.

2. Daha az iş zamanı: Dijital dönüşüm ile birlikte, işe gitme ve fiziksel çalışmanın getirdiği maliyetleri azaltmak adına daha az iş yerinden daha çok evden çalışacağız. Bunu işletmelerde isteyecek. Böylece daha az kira ve daha az vergi ödeyecekler. Ancak bunun karşılığında çalışanlar kendileri için daha çok zaman talep edecek.

3. Daha az doğal kaynak kullanımı: Enerji kesintilerinin dünya çapında yaşandığını görüyoruz. İklimsel faktörlerde göz önüne alınarak artık suyumuzu, elektriğimizi, doğal gazımızı daha dikkatli kullanmaya başlayacağız.

4. Daha az trafik: İş yerlerinin maliyetleri azaltmak için evden çalışmayı desteklemesi ve artan akaryakıt maliyetleri ile araçlarımızı daha az kullanacağız. Daha az trafik araç satışlarına da yansıyacak ve toplumlar daha az araç yenileme yoluna gidecekler.

5. Daha az alışveriş: Hane halkı bütçesinin önemli bir kısmı ev, araba ve teknolojik cihazlara harcanıyordu. Artık güzel bir deneyim yaşamak daha önemli hale gelecek. Bu alışveriş merkezlerinin ve alışveriş olgusunun değişmesine yol açacak.

6. Daha az seyahat: İnsanlar yine artan maliyetlerden ve pandeminin getirdiği endişelerden dolayı seyahatlerini yine yapacak olsalar da zamanlarını daha az tutmaya özen gösterecekler.

7. Daha az sosyal medya etkileşimi: Özellikle marka ve ürünlerin sosyal medya hesaplarında gördükleri etkileşim, yoksullaşma ve satın alma gücünün düşmesi ile gittikçe azalacak. Ekonomi aynı zamanda insan psikolojisini de etkileyen bir olgu olduğu için sosyal medyada kişiler arası olan etkileşimde de düşüş yaşanacak.

8. Daha az alanda yaşam: Büyük evler, büyük arabalar, büyük merkezler yerine artık daha verimli kullanılabilecek alanlarda yaşayanların sayısı artacak. Bunun dışında nüfus yoğunluğunun fazla olduğu şehir merkezlerinden, şehirlerin dış noktalarına doğru taşınmalar artacak.

Çok karanlık bir tablo çizmiş gibi olabilirim. Ancak uzun vadede kıtlık çağı bizlerin olması gereken değerlere odaklanmamızı sağlayacak. İnovasyonu destekleyecek. Toplumların tasarruf yapmasını sağlayacak. Gelecek nesillere daha sürdürülebilir bir dünya kalmasını sağlayacak. Böyle bir çağda yetkinliklerini geliştirenler, eli iş tutanlar, problem çözme yeteneği olanlar ve sürdürülebilirlik üzerine çalışan bireyler değer kazanacak. Doğanın kaynaklarına duyduğumuz saygı, çekeceğimiz sıkıntılar ile daha çok artacak.