5G’nin 5G ötesine gelişimi ve pek çok kişinin dediği gibi 6G bize bazı süprizler sunabilir. Web 3.0 (İnternet'in merkezi olmayan ve genel blok zincirlerine dayalı sürümü) ve metaverse’in ortaya çıkması ve gelişimi ile 5G’nin ötesi acaba 5G'den önce alıştığımız şeylere benzemeyebilir mi?
Sanallaştırmanın pek çok şey için bir çözüm haline geldiği günümüzde, kablosuz sistemlerin tek, bağımsız, birbirine bağlı bir platform veya teknolojiden daha büyük bir teknolojik ekosistemin bir bileşenine dönüşebileceğini düşünmek o kadar da ihtimal dışı değil gibi gözüküyor. Belki de mobil sistemler her yere dağılmış daha basit ve aptal donanımlar olacak ve fonksiyonları ve kontrolleri de sanallaşacak.
Şimdi gelin 6G’nin niçin bağımsız bir platform olmayacağını tartışalım.
Bir çoğumuz 6G’yi bir sonraki kablosuz şebeke olarak düşünebiliriz. Ancak, artık hücresel sistemlerin bu aşamasında, kablosuz platformların ve teknolojilerin kesinlikle bir yükselişi olacaksa da, daha önceki nesillerde olduğu gibi kablosuz ekosistemde devrim niteliğinde bir adım atılacağı yönündeki düşüncelerin değişmesi gerektiğini tahmin etmekteyim.
6G niçin bu kadar yüksek veri hızına sahiptir?
Bu yılın Ocak ayında okuduğum bir habere göre, Çin’de, China Mobile ile birlikte iki üniversite ve iki araştırma laboratuvarı elemanlarından oluşan ekip tarafından gerçekleştirilen en son 6G hızı testi tüm internet kullanıcılarını şaşırttı; bu ekip 6G projeleri gibi kritik ulusal Ar-Ge çalışmalarını destekleyen yurt içi önemli bir 6G araştırma projesine liderlik etmekte. Yapılan çalışmalarda, fotonik terahertz deneysel ortamda, tek bir dalga boyu için 103.125 Gbps ve iki dalga boyu için net 206.25 Gbps veri hızı ile gerçek-zamanlı kablosuz sistemlerde hız rekoru kırılmıştır. Bu hız 5G ile karşılaştırıldığında 10 ile 20 kat daha fazla veri hızı demektir.
Bir çok internet kullanıcısının aklına şöyle bir soru takılabilir, eski kablosuz nesil değişikliklerinden farklı olarak bu kez 5G sistemlerini henüz kullanmaya bile başlamadan 6G daha mı erken geliyor?
6G’nin bu kadar hızlı olmasına gerek var mı acaba?
Çoğumuzun bildiği gibi mobil haberleşme teknolojisi 1980’li yıllarda başladı. 1G çağından halen ki 5G çağına kadar mobil haberleşme temel olarak her 10 yılda bir yenilenmekte.
Ve ne zaman yeni nesil bir mobil iletişim ticarileşmeye başlasa, bir sonraki nesil mobil iletişim üzerine araştırmalar çoktan başlar, çünkü bu tür yeni bir neslin ticarileşmesi yaklaşık 10 yıl sürmekte.
Çin’de 5G’nin ticari kullanım yılı 2019'dur, Çin Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı tarafından 4 adet 5G lisansı verilmiş bu Çin’de 5G ticari kullanımının başlangıcı olmuştur.
Yine 2019 yılında Bilim ve Teknoloji Bakanlığı ile diğer ilgili bakanlıklar ve komisyonlar 6G teknolojisi araştırma ve geliştirme için bir başlangıç toplantısı düzenleyerek Ulusal 6G Teknoloji Araştırma ve Geliştirme Teşvik Çalışma Grubu ile Ulusal 6G Teknoloji Araştırma ve Geliştirme Çalışma Grubu'nun kurulduğunu duyurdu. Çin'de 5G’nin ticarileştirilmesi ve 6G teknolojisi araştırma ve geliştirme çalışması aynı yıl başlatılmış.
Diğer yanda Terahertz kablosuz haberleşmeyi, 6G mobil haberleşmenin ana bileşeni olarak tanımlayabiliriz. Çin’in bu dünya hız rekorunu kırma başarısı, 6G araştırma ve geliştirmesinin planlanandan önce ortaya çıkmış olduğunu göstermektedir. Şüphesiz ki bu bir laboratuvar çalışmasıdır ve ticari aşamadan uzaktır. Sektör uzmanları, 6G'nin 2030 civarında ticari olarak kullanılabilir olacağını tahmin ediyor.
Teknolojik birikim açısından, Çin’deki 6G Ar-Ge çalışmaları önemli bir avantaja sahip. Şu anda, ülkeler 6G patentleri konusunda yoğun bir rekabet içindeler.
Japonya, Eylül 2021'de, iletişim teknolojisi, kuantum teknolojisi, baz istasyonları ve yapay zeka dahil olmak üzere dokuz 6G çekirdek teknolojisi alanında ülke ve bölgelere göre yaklaşık 20.000 kayıtlı ve bekleyen patenti analiz eden bir anket raporu yayınladı. Bu rapor, küresel 6G patent başvurularının %40,3'ü ile Çin'in birinci, %35,2 ile ABD'nin ikinci ve %9,9 ile Japonya'nın üçüncü sırada yer aldığını gösteriyor.
İletişim teknolojisi için uluslararası standartları formüle etmek, iletişim teknolojisi endüstrisindeki rekabetin ana stratejik hedefi ve odak noktasıdır.
1G’den 5G’ye mobil haberleşmenin tarihi boyunca, bilgi ve haberleşme teknolojisindeki her değişime teknik standartlar için rekabet durumu eşlik etmektedir. Daha fazla patent başvurusu olan ülkeler, endüstri standartlarını belirlemede daha fazla söz sahibi olma durumundadır. Bu bağlamda, önümüzdeki on yılda endüstri rekabetinin temelini oluşturan uluslararası 6G Ar-Ge çalışma konumunda, Çin şu anda mükemmel durumda bulunmaktadır. Pazar potansiyeli açısından bakıldığında, gerçekten 6G uygulamalarından çok geniş ekonomik beklentiler var.
Kişisel mobil telefonlar için pek çok kişiye göre mevcut 4G sistemi yeterlidir, ancak 5G ve 6G uygulamaları kişisel mobil telefon kullanımlarının çok ötesindedir.
5G teknolojisi halen tele-tıp, IoT, askeri ve diğer bir çok alanda performansını yeterince kanıtlamıştır, ve 6G ticari uygulamaları ise 5G’den çok daha fazladır.
6G şebekesi, daha yüksek erişim hızları, daha düşük erişim gecikmeleri, daha yüksek hareket hızları ve daha geniş iletişim kapsamı anlamına gelen karasal kablosuz ve uydu iletişimini entegre eden tam bağlantılı bir dünya olacaktır.
6G, yalnızca şebeke kapasitesi ve iletim hızında basit bir atılım değil, aynı zamanda dünyadaki sayısal uçurumu azaltmak ve IoT'nin "nihai hedefine" ulaşmaktır. Ayrıca 6G gelecekte holografik iletişim ve metaverse gibi yeni uygulamaların ihtiyaçlarını da karşılayacaktır.
6G ayrıca şebeke yeniliği açısından da kendinden önceki nesillerden farklı bir yapıya sahip olacaktır. Aşağıdaki şekilde de görüleceği üzere, 5G’de sinyaller tüm doğrultularda odaklanmış olarak yayınlanmaktadır. Küçük baz istasyonları erişimi genişletir ve bazı yönlendirmeleri doğrudan kontrol eder. 6G’de ise daha küçük sinyaller akıllı yüzeylerden yansıtılabilir, keskinleştirilebilir ve diğer sinyallerle birleştirilebilir. Kırsal alanlar dahil daha yüksek hızlar ve daha fazla bağlantılar elde edilebilir.
Tüm bunlar, serbestce sadece kişiden-kişiye ve makinadan-makinaya haberleşme gibi geleceğin 5G ötesinin vizyonunu mümkün kılacaktır. 6G, fiziksel, siber ve biyolojik dünyaları birleştirmek için iletişim bağlantıları sağlayan ve onu metaverse’ye taşıyan dağıtık bir sinir şebekesi olmak gibi yeni kavramları geliştirecek ve entegre edecektir. Bu evrimleşmiş metadünya, her şeyin hissedileceği, bağlanacağı ve akıllı olacağı ve çok sayıda sanal dünyanın var olacağı bir çağ olacaktır.
Şüphesiz bunlar belirli bir süre içinde gerçekleşecek, o zamana kadar 5G ötesi mevcut teknolojileri kullanarak yoluna devam edecektir (örneğin, OTFS (Dikey Zaman Frekans ve Uzay Modülasyonu) gerçeklik haline gelene kadar).
Bütün bunlar, 5G ötesi için biraz farklı bir teoriye yol açıyor, büyük olasılıkla, 5G ötesi yeni nesil bir internet uygulaması - metaverse ve web 3.0 olabilecektir.
5G ötesini, 5G’nin tamamen yeni bir değişik versiyonu olarak ayırmak ilginç bir paradigma olacaktır. Ya da, 5G ötesi sadece çok daha geniş ve her yerde bulunan bir şebekenin faal bir unsuru mudur? İster internet ister metaverse olarak adlandırılsın, sonuçlar aynı olacaktır.
Şimdi biraz duralım ve günümüzün moda sözcükleri olan metaverse ve web 3.0’ı daha detaylı inceleyelim-ve 5G ötesinin bunlarla nasıl gelişeceğini ve entegre olacağına bir bakalım.
Facebook’un ismini değiştirerek Meta olarak adlandırılması parlak bir fikirdir. Zuckerberg ve şirketi bir anda sayısal varlığımızın bir sonraki seviyesini geçerli kıldı. Metaverse kelimesi bir süreden beri ortalıkta dolaşıyor. Bu aynı anda eski, yeni, kurgusal ve bildiğimiz kadarıyla bilgiyi işlemenin geleceği ve aynı zamanda cesur yeni bir dünyayı tanımlayan soyut kavramlardan biridir. Endüstri de, sanki hızla yaşlanan ve eskiyen internete biraz yenilik eklemek ve 6G’ye daha fazla ilgi uyandırmak için son zamanlarda bu terimi oldukça sık kullanıyor.
Peki, 5G ötesi basitçe metaverse ve web 3.0'ın bir bileşeni mi olacak?
Web 3.0’a radikal geçiş, interneti bağımsız hale getirecek. Bu devrimsel bir durumdur ve artık büyük teknolojik şirketler internet verilerinin ana gardiyanları olmaktan çıkacaktır. Web 3.0, verileri merkezi yapıdan uzaklaştırır ve blok zinciri teknolojisi, bu verilerin kullanıcılar tarafından toplu olarak kontrol edilmesini ve barındırılmasını sağlar. Bazıları web 3.0'ı, interneti alt tabaka olarak kullanan bir metaverse deposu olarak görüyor. 6G neden bunun bir unsuru olmasın?
Metaverse ise Metaverse.org tarafından "altyapı üzerine inşa edilmiş programlanabilir sayısal varlıklar ve sayısal kimlikler için açık kaynaklı, merkezi olmayan, birlikte çalışabilir, bir platform" olarak tanımlanmaktadır.
Wikipedia ise metaverse’yi; algılanan bir sanal evrene bağlı kalıcı, paylaşılan, 3 boyutlu sanal alanlardan oluşan internetin gelecekte yenilenmiş bir hali olarak tanımlıyor. Metaverse, daha geniş bir anlamda, yalnızca sanal dünyalara değil, artırılmış gerçeklik yelpazesinin tamamı dahil olmak üzere bir bütün olarak internete atıfta bulunabilir.
Nvidia ayrıca metaverse’ı sanal olarak birbirine bağlı bir dünya kümesi olarak görüyor. Bunun için kullandıkları terim Omniverse'dir (tüm evrenleri kapsayan evren). Fiziksel evren, uzayda birbirine bağlı dünyaların bir derlemesi olduğu gibi, onların omriverse’i, gerçek dünya kadar zengin bir sanal dünyalar topluluğudur.
Bir yazıda okuduğuma göre, aslında metaverse o kadar da yeni bir şey değilmiş. Metaverse’ün bir örneği onlarca yıldır sanal gerçeklik formunda bulunmakta. Gerçekte “Second Life” adında bir bilgisayar oyunu varmış (Second Life, Linden Research Firması tarafından 2003 yılında hizmete sokulmuş, internet tabanlı sanal bir dünyadır) ve bu oyun 20 yıla yakın bir süredir oynanan ve bir zamanlar bir milyon üyesi olan sanal bir eğlence ortamıymış.
Öyleyse, 6G basitce metaverse içinde her yerde mevcut haberleşmenin sonraki neslinde bir uygulama mı olacak? Cihazlar ve platformlar Wi-Fi, uydular, kablosuz şebekeler, uç şebekeler, cihazlar vb. hepsi içinde sanallaştırılmış bir dünya mı olacak? Cevap vermesi oldukça zor bir soru.
6G, araştırma ve bilimsel alanlarda kısmen, cihazların kendilerinin anten işlevi gördüğü merkezi olmayan bir şebeke olarak tanımlanmaktadır. Bu şebeke tek bir operatör tarafından kontrol altında olmayacaktır. Buna göre 6G, internetin bir sonraki sürümünde çalışan sonsuz sayıda diğer merkezi olmayan platformları barındırma olasılığına sahip evrensel, merkezi olmayan küresel bir şemsiye ekosistemin parçası olabilir.
Metaverse, 6G ve web 3.0 gibi şeylerin evrimini anlamak ve bunları fonksiyonel hale getirmek bir kaç on yılımızı alabilir. İleride tüm bu konularda nihai olarak neler olacağını bu günden tahmin etmek biraz zor gibi gözüküyor. Milimetre dalgalar acaba bu sisteme nerede dahil olacaktır, bunu şu an tam olarak bilmiyoruz, ancak 6G’nin gelişimi ve uygulanabilirliği açısından milimetre dalgaların çok büyük önemi olacaktır.
Ve hemen 30 ila 150 GHz aralığında değil, ancak yakın gelecekte uygulanabilirliği olmasına rağmen, bazı spektrumlar milimetre dalgalar içinde oldukça büyük bitişik parçalar halinde mevcut. Bu alan, daha fazla bant genişliklerine ihtiyaç duyan platformlar ve teknolojiler için erken bir kullanım alanı sunabilir.
Diğer yanda en ilginç spektrum, daha az pratik bilgiye sahip olduğumuz 300 GHz frekansının ötesindedir. Nihayetinde kullanılacak olan bant, kablosuz sistemlere ne zaman ve nasıl dahil edileceği konusunda bir çok görüşü içeren 1THz ve yukarısı frekansta olan THz spektrumudur. 300 GHz ve üstü, 6G’de kullanılacak yeni nesil teknolojileri ve platformları kapsayacak, kullanılmayan, ve spektrumun bol olduğu boş bir alandır.
Sonuçta, hücresiz şebekeler, hologramlar, sanal dünyalar, genişletilmiş gerçeklik ve web 3.0 (veya 4.0+) ile daha fazla arayüz oluşturma ve metaverse gibi şeyler yapabileceklerimizi, görebileceklerimizi, hissedebileceklerimizi kökten değiştirecek ve görüntülü ve etkileşimli cesur yeni bir dünya yaratacaktır. Bizim ülkemiz bu dünyanın neresinde olacak acaba?