Doğduğumuz an itibarıyla bizden önce hayata başlayan insanlara sahip olarak nefes almaya başlarız. Annemiz ve babamız, ablamız ya da abimiz, amca-dayı, hala-teyze ve ailemizin sosyal çevresiyle birlikte hayata merhaba deriz. Her çağda insanoğlunun varlığından söz etmek mümkün olduğuna göre herkesin de bir çocukluk dönemi geçirdiğine şüphe yoktur. Bu çocukluk döneminde dünyaya gelinen zaman dilimi de büyük önem arz etmektedir. Geleneksel dönem olarak teknolojinin eksikliği ve imkânların kıtlığını ifade ederken, yenilik dönemi olarak ise 2000’li yıllar ve sonrasını belirtmekteyim. Geçen süreç içerisinde aile kavramında da hala standart bir anlayış maalesef ortaya çıkmamıştır.
Geleneksel dönemde çocukluğunu yaşayan bir kişi, yokluk ve eksiklikler sayesinde güzel şeylerin kıymetinin bilinmesini düşünüp varlık içinde olan kişilerin çocukluğunu içten içe kıskanabilmektedir. Ya da yenilik döneminde çocukluğunu yaşayanlar da önceki jenerasyona göre bile eksiklik ve yoksunluk bulabilmektedir. Günümüzde yenilik dönemi çocukları için Z kuşağı ve Alfa kuşağı olarak popüler gruplandırmalar bulunmaktadır. Yenilik dönemi çocuklarının çok şanslı oldukları ve geleceğin daha iyi olmasını sağlayacaklarına inanan bir kesim bulunmaktadır. Diğer taraftan bu çocukları geçmişteki zorluklarla karşılaşmayıp her istediği olduğu için eleştiren ve geleceğin de bu nedenle pek iyi olmayacağını düşünen de bir diğer kesim bulunmaktadır.
Ne geçmişi doğru anlayabiliyoruz ne de geleceğe yönelik sağlıklı bir varsayımda bulunabiliyoruz. Çünkü herkes kendi hayat penceresinden söz konusu durumu ele almaktadır. Oysa geleneksel dönemde çocukluk geçiren birinin hayalini kurduğu şeyleri kendinden sonraki dönemde çocukluk yaşayan biri de gerçek kılabilmektedir. Birbiriyle bağını koparmadan ortak bir şekilde ele alınan her şey dönemden bağımsız gerçekleştirilmesi mümkün eylemleri temsil edecektir. Birçok konuda ortak görüş sağlanamaması insana dokunan çocukluk dönemi için de geçerli olunca her durumda pek iyimser olunamamaktadır. Çünkü kimse çocukluk dönemini seçerek bu dünyaya gelmiyor. Kendinden öncekiler olduğu gibi kendinden sonrakiler de insanlık devam ettikçe olacaktır. Bu herkes için geçerli dönemde yapılması gereken en önemli şey sahip olunan çocuğa verilen bol sevgiyle birlikte kendisinden başkalarına karşı da öncelikle sevgi ve saygıyla yaklaşmasını öğretmek olmalıdır. Çünkü her çocuk bir gün başka bir çocuğu yetiştirecektir ve aynı şartlarda bunu sağlaması mümkün olmayacaktır. Bu nedenle gerek kan bağı olan çocuklarınız gerekse de çevrenizde bulunan herhangi bir çocuk için yapılması gereken en önemli şey sevgi ve saygıyı bir arada verebilmektir. Bu sayede çocuk kendine yeten sevgiyle birlikte çevresinde bulunan herkese önce sevgi ve saygıyla yaklaşacaktır. Belki de tek kişilik hayallerini çok kişiyle birlikte daha öteye taşıyarak sonraki jenerasyonların da önünü açacaktır. İyi ya da kötü olmak bizim davranışlarımızla ölçülür. Çocukların ise dönemden bağımsız olarak öğretilen iyi ve kötü miktarına göre bir davranış modeli oluşacaktır. Bu nedenle kendi yüklerimizle çocukları eksiltmediğimiz gibi kendi kazanımlarımızla da çocukları şımartmamamız gerekmektedir.