Dört telekom altyapı eğilimi SDN, NFV, IoT ve 5G geleceğin şebekesini yönlendirecektir, bu dönüşümün 2020 yılında gerçekleşeceği çok muhtemel gözükmektedir.
Bu eğilimleri daha açık olarak söyleyecek olursak bunlar; yazılım tanımlı şebekeleme (SDN: Software Defined Networking), şebeke işlevlerini sanallaştırma (NFV: Network Function Virtualisation), yazılım-tanımlı geniş alan şebekesi (SD-WAN: Software Defined-Wide Area Network, geniş çoğrafik mesafelerde şubeler ve veri merkezleri dahil, kurumsal şebekeleri bağlamak için kullanılan, geniş alan şebeke bağlantılarına uygulanan yazılım tanımlı şebekeleme), nesnelerin interneti (IoT: Internet of Things) ve 5G kablosuz sistemlerdir.
Aslında SD-WAN kavramını bu gruptan çıkartabiliriz, çünkü SD-WAN henüz hizmet sağlayıcılar için bir dönüşüm teknolojisi değildir. Şebeke operatörlerinin telekom altyapı yatırımları açısından, diğer dört teknolojinin tümü, 2017 yılında telekomünikasyon şebeke altyapısında sadece %5'ten daha az bir değişim yaratmıştır.
Yeni teknolojilere olan ilgi ve bunların gerçek kurulumları arasındaki kopukluğun nedeni, şebeke operatörlerinin kendi altyapılarına çok büyük miktarda yatırım yapmış olmalarıdır. Bu kavramı değiştirmek için, yazılım tanımlı şebekeleme (SDN) veya şebeke işlevlerini sanallaştırma (NFV) gibi daha yeni bir teknoloji, daha düşük bir toplam sahip olma maliyetinde çok daha iyi şeyler yapmalı veya mevcut hizmetlerden daha yüksek gelir üretmelidir. Aksi takdirde, var olan altyapının değiştirilmesine gerek yoktur.
SDN ve NFV’nin her ikisi kurulum örnekleriyle 2017 yılında biraz hız kazandı. SDN, veri merkezi anahtarlaması için favori bir yaklaşım haline gelirken, dünya çapında bazı operatörler ana üreticilerden geleneksel olarak satın aldıkları “Ethernet Anahtarlarını” (ethernet switches) değiştirmek için “Beyaz Kutu Anahtarlarının” (White Box Switches) uyumlu hale getirilmesini konuşuyorlar. Bu eğilim 2017 yılında satışları etkileyecek kadar güçlü değildi ve SDN konusu veri merkezi dışına pek çıkamadı.
Taşıyıcı Ethernet hizmetleriyle ilişkili olan kurumsal hizmet sınırında sanal müşteri tarafı cihazı işlevlerinde NFV’ye olan ilgi gittikçe artmaktadır. Fakat operatörün konuşlanmasını yavaşlatacak olan taşıyıcı ethernet hizmeti fırsatları, şebeke maliyetlerinde önemli bir azalma ya da gelirlerde de önemli bir artış sağlamayacaktır.
İş veya şebeke dönüşümü için gerekli olan kilit nokta daha geniş bir ticari olurluluktur. Hem SDN ve hem de NFV düşük seviyede her teknolojinin nasıl çalıştığını tanımlayan kısıtlı probleme odaklanmıştır. Nasıl geniş adaptasyon ve daha fazla yararlar sağlanacağına dair daha büyük sorular standart grupları tarafından ele alınmamıştır. Geleceğin şebekesi yüzlerce teknolojiden teşekkül edecek olmasına rağmen, bunların nasıl birleştirilebileceği ya da nasıl operasyonel olarak çevik ve verimli hale getirilebileceği hakkında henüz kapsamlı bir vizyona sahip değiliz.
SDN ve NFV’nin bu yıl içinde bile geniş olarak kullanımı zor gibi gözüküyor ve belki bunun genel bir nedeni var, SDN bulut veri merkezinde ortaya çıkıyor ve NFV fırsatları eğer operatörler sanal fonksiyon verimliliğini barındırmak için daha fazla bulut veri merkezlerine sahip olurlarsa genişleyebilir. Dolayısıyla, SDN ve NFV’nin gelişimi için taşıyıcı bulut ortak itici bir unsurdur.
SD-WAN ayrıca, sanal özel şebeke ve sanal LAN hizmetlerini mevcut geleneksel anahtarlama ve yönlendirici (router) teknolojisinden ayırdığı için SDN ve NFV'nin ilerlemesinde de gerekli olabilir. Kendi başına dönüşümsel bir teknoloji olmamasına rağmen, SD-WAN 2018 yılında kayda değer bir büyüme yolunda ilerliyor gibi görünüyor. SDN ve NFV dönüşümüne dayanmamasına rağmen, SD-WAN, şebeke altyapısının temelinden bağımsız VPN hizmetlerini oluşturmak suretiyle transformasyonu kolaylaştırma özelliğine sahiptir.
SDN ve NFV adaptasyonu için gerçek soru, daha fazla veri merkezi anahtarlama fırsatları ve daha çok sanal işlevleri barındırmak için yeterli veri merkezi kurulumlarının olup olmadığıdır. Bu da şebeke operatörü veri merkezlerinin artan sayısına bağlıdır. Hizmet sağlayıcıların yukarıda bahsedilen en iyi beş itici teknoloji listesinde bile olmayan eğer daha fazla yeni taşıyıcı bulutları olsaydı, SDN fırsatı, sanal işlevler için düşük maliyetli barındırma hizmeti sunacak ve genişleyecekti. Ancak SDN ve NFV tek başına taşıyıcı bulutu itici güçler değildir.
Bir şebeke operatörünün taşıyıcı bulutla neler yapabileceğini görmek kolaydır, ancak yeni bir telekom altyapısının kurulumunu haklı çıkaracak kadar inandırıcı bir şeyler bulmak daha zordur. Teknolojik seviyede tahminlere göre taşıyıcı bulutun, 2030 yılı itibariyle dünya genelinde 100.000’den daha fazla sınır veri merkezi ilavesi sağlayabileceği düşünülmektedir. Bu büyüme, veri merkezlerini bağlamak için SDN kullanımını anlamlı kılacak olan birçok yeni SDN veri merkezi fırsatlarını yaratacak ve muhtemelen metro alanı SDN ve yaygın SDN başarısına yol açacaktır. Bu durum ayrıca, NFV için düşük maliyetli sınır barındırma (edge-hosting) olanağı sağlayacak, hatta tüketici sanal müşteri tarafı cihazı için NFV'yi bile pratik hale getirebilecektir.
IoT ve 5G taşıyıcı bulut sistemini genişletecektir
Taşıyıcı bulut, büyük miktarda ilk yatırım olmaksızın yeterince geniş ölçekte hızlı bir başlangıç için hizmet özellikli barındırmada (service feature hosting) genel misyon için elverişli değildir. IoT ve 5G’nin yükselişine karşın taşıyıcı bulut 2018 yılında bir fark yaratacak kadar büyümeyecek gibi gözüküyor.
IoT herkesin dikkatini çekti, fakat şimdiye kadar telekom hizmet sağlayıcıları IoT konusunda uzağı pek göremediler ve öncelikle kolay lokma olan sensör bağlantısı üzerine odaklandılar. Fakat Telekom hizmet sağlayıcılarının bağlamayı umdukları sensörlerin kurulumuna hangi firmalar para harcıyorlar? Bunlar her kimse maliyetlerine karşı iyi bir getiri elde etmek zorundalar. Ancak, OTT oyuncularının yararlanması için uygun olan internet üzerine doğrudan yerleştirilen bu sensörlerin satışı, IoT yayılımlarından para kazanmak isteyen şirketler için oldukça zor gözükmektedir.
Belki telekom operatörleri sensörlerden sağladıkları bilgilerin analizi ve derlemesinden gelir elde edebilirler. Fakat düzenleyici otoritelerin bu tür yatırımları nasıl ele alacağını bilmek de bir hayli zor. Telekom operatörleri IoT sensör analiz hizmeti sunmak için uygun bir durum oluşuncaya kadar, risk almak ve herhangi bir yatırım yapmak istemiyorlar. Bu nedenle 2018 yılında IoT büyük bir olasılıkla taşıyıcı bulut ya da transformasyon işinde yardımcı olmayabilecektir.
5G’ye gelince, telekom hizmet sağlayıcıları bu konu ile çok fazla ilgililer. Bu ana pazarlarda hizmet sunmak isteyen sağlayıcılar 5G konusunda kesin bir rekabet baskısıyla karşı karşıyadırlar. 5G standartları roaming anlaşmaları vasıtasıyla, halen paylaşdıkları bağlantı ile aynı şekilde hizmet sağlayıcılar arasında hizmet oluşturulmasında ve paylaşılmasında kullanılabilir özellikleri barındıran bir katmanı gerektirir. Çok değişik zengin özelliklere sahip bu jenerasyonun spesifikasyonları 2018 yılının sonlarına doğru tamamlanacaktır, bununla birlikte 2020 yılından önce bazı kısıtlı ve özel kurulumlar da olabilir.
Hakkında çok şey konuşulan 5G’nin çok kısa vadede etkisi pek hissedilmeyecektir. Birçok operatör halen FTTN’den (fiber-to-the-node) evlere kablosuz bağlantılar oluşturmak için 5G’nin en yüksek frekanslarını (30-300 GHz arası) kullanmayı taahhüt etmişlerdir. Bu telekom altyapı yatırımı 50 Mbps ya da daha yüksek hızlarda on milyonlarca yeni genişbant bağlantıları yaratabilecektir. Video kanallarından ziyade, 5G daha fazla ilişkili olacağı streaming-video’yu, yakın gelecekte taşıyıcı bulut sürücülerinden olan içerik dağıtımı, ön-belleğe alma (caching) ve araya reklam ekleme fırsatlarına hızla dahil edebilecektir.
Genel olarak, SD-WAN büyümesi ve 5G FTTN hub misyonundaki gelişmeler, operatörlerin 2018'de telekom altyapı dönüşümlerinde çok fazla değişiklik görüp görmeyeceklerini etkileyecektir. Her iki alanda da bazı etkinlikler vardır ancak bunlar 2018 yılında toplam bir dönüşüm yaratmak için yeterli olacak gibi görünmese de 2020'de geleceğin şebekesi ya da kullanılan teknolojiler hakkında umutlu olmak için pek çok neden vardır.
2020 yılı itibariyle bulutta başarılı olabilecek telekom oyuncuları için üç temel dayanak vardır. Bunlardan ilki telekom oyuncularının kendi şebekelerinde NFV ve SDN tabanlı hayli dağıtık bulut mimarisi uygulama gereksinimidir. Telekom oyuncularının kendi şebekelerini sanallaştırmaları için birçok neden vardır, fakat daha önemlisi ikinci dayanak olan maliyet bazında bilgi teknolojileri ve yeşil-alan (greenfield) telekom firmalarıyla başa baş rekabet etmek için bilgi teknolojileri benzeri operasyonel büyüklüğü elde etme ihtiyacıdır. Üçüncü dayanak ise eğer ilk iki dayanak yerinde olduğunda ele alınabilir; telekom oyuncularının dinamik hizmetler için pazara üç yönlü bir yaklaşıma ihtiyaçları vardır.
-Kendi bulut hizmetleri için, daha esnek fatura sunma ve hem konut ve hem de kurumsal hizmetler içinAmazon gibi tüketici firmaların tek-tıklamalı (one-click) modellerine rakip olan ilginç ve çekici bir müşteri deneyimi. Kurumsal müşteriler için bir çeşit küresel bulut varlığı, muhtemelen diğer ulusal telekom oyuncuları ile ortaklıklar yoluyla da yardımcı olacaktır.
-Dikey sayısal çözümler için, tümleşik sayısal çözümlerin içerdiği telekom özelliklerini dinamik olarak sunan dikey oyuncularla iş ortaklığı. Bu, çekici farklılık sağlayan katma değerli telekom özelliklerinin (örneğin, güvenlik, güvenilirlik, dağıtım) bulunduğu internet üzerinden bir satış modelidir ve özelleşmiş hizmette ya da uygulama seviyesinde ya operatörün teklifi olarak, ya da daha çok başka birinin markalaşmış teklifinin bir parçası olarak sağlanır.
-Üçüncü-taraf ürün ve hizmetlerin yeniden satışı. Örneğinoldukça dağıtık bir bulut altyapısı ya da son derece kişisel ve güvenli PoP’lar (point of presence: varlık noktası) gibi, telekom operatörünün bulutunun avantajlarından yararlanma sağlayan üçüncü-taraf ürün ve hizmetlerin yeniden satışı.
Buluta geçtiklerinde telekom oyuncuları için en önemli konu, telekom hizmetlerinden nasıl iş yapabileceği hakkındaki stratejik ortaklıkları ve ölçülü iş-tabanlı kararlarıdır. Bağlantı gibi bazı hizmetler doğrudan satın alınmaya devam edilebilir. Diğerleri, artık bir abonelik hizmetinin parçası ya da kontörlü cep telefonu gibi bulut hizmetleri olarak satılacaktır.
Bununla birlikte bazı hizmetler, bunların başarısını sağlamak için dinamik telekom-temelli özellikler gerektirecek bir aygıtı, uygulamayı veya bulut platformunu temel alan, bu hizmetleri yürütmek için son platformun bulunduğu dikey çözümlere derinlemesine dahil edilebilir.
Sonuç olarak, bulut çözüm belki de telekom pazarına mobilite ve internet’in yapmış olduğundan daha fazla olumsuz etki yapabilir. Bulut yapısı, iş modellerinin değişmesi sonucu yeni tehditler ve rakipler ortaya çıkardı, bunlara ilaveten çalışanlar için de büyük beceri değişimleri gerekliliği yaratacaktır. Ancak diğer yandan fırsatlar ise muazzamdır. Tüketici hizmetlerinden, makineden-makineye her şey buluta giderken, şebekenin orjinal bulut ve telekom operatörünün de buna sahip olduğunu unutmamak gerekir. Nihayetinde burada önemli olan husus, şebekeyi sanallaştırmak ve ardından, önümüzdeki bulut pazarında bu dinamik varlığın en büyük avantajını paraya dönüştürmektir.
Notlar:
Kaynakça: